Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye ve genel olarak İslam dünyasında oynadığı liderlik rolünü anlamak için Katil-Soykırımcı Netenyahu- İsrail'e karşı vermekte olduğu mücadelenin arka planına bakmakta büyük yarar var. Netenyahu'nun 7 Ekim 2023'ten günümüze masum Gazzelileri katletmesine, soykırımına net olarak tavır koyan, Filistin davasını küresel platformlarda dile getiren lider Erdoğan'dır. Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Müslüman ülkelerinin artık ortaklaşa harekete geçtiğini görmekteyiz.
İsrail Meclisi (Knesset), 1967 yılından bu yana İsrail'in işgali altında bulunan Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria- Filistin topraklarını ilhak etme kararı aldı; bu kararın ABD Başkan Yardımcısı Vance'ın İsrail'de bulunduğu sırada alınması dikkat çekti. Türk Dışişleri Bakanlığı, Gazze'de barışın tesisine yönelik çabaların sürdüğü bir dönemde atılan bu adımın, bölgede zaten hassas olan güvenlik ve istikrarı tehdit ettiğini vurguladı ve İsrail meclisinin, işgal altındaki Batı Şeria'nın ilhakına yönelik attığı adımın yok hükmünde olduğunu açıkladı.
Türkiye'nin anında Soykırımcı İsrail'i çok sert kınamasından hemen sonra Türkiye'nin başını çektiği 15 Müslüman ülkeden Batı Şeria'da "İsrail egemenliğini" dayatan yasa tasarılarını onaylamasını kınadı. Türkiye'nin aralarında olduğu 15 ülke, Arap Birliği ile İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), İsrail'in Batı Şeria'da "İsrail egemenliğini" dayatan yasa tasarılarını onaylamasını "en güçlü şekilde" kınadı.
ORTAK AÇIKLAMA
Türkiye, Suudi Arabistan, Ürdün, Endonezya, Pakistan, Cibuti, Umman, Gambiya, Filistin, Katar, Kuveyt, Libya, Malezya, Mısır, Nijerya yaptığı ortak yazılı sert açıklamada şu ifadelere yer verdi: "İsrail Parlamentosu'nun, işgal altındaki Batı Şeria'da ve İsrail'in yasa dışı sömürgeci yerleşimlerinde sözde 'İsrail egemenliği' dayatmayı amaçlayan iki yasa tasarısını onaylamasını, uluslararası hukukun ve özellikle, 1967 yılından bu yana Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin topraklarının demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeyi amaçlayan tüm İsrail uygulamalarını kınayan 2334 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (Bmgk) kararının, ayrıca İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin yasa dışılığını ve Batı Şeria'da yerleşim inşası ile ilhak tedbirlerinin geçersizliğini teyit eden Uluslararası Adalet Divanı'nın (Uad) istişari görüşünün açık bir ihlali olarak en güçlü şekilde kınamaktadır. Taraflar, İsrail'in işgal altındaki Filistin toprakları üzerinde hiçbir egemenliği bulunmadığını bir kez daha teyit etmektedir." Türkiye'nin başını çektiği Müslüman ülkelerin ortak çıkışı sonrası ABD Başkanı Donald Trump da Time dergisinde yayınlanan röportajında Netanyahu hükümetinin Batı Şeria'yı ilhak etmesi halinde olası sonuçlarla ilgili olarak "Bu olmayacak çünkü Arap ülkelerine söz verdim. Olmayacak. Eğer bu olursa İsrail, ABD'nin tüm desteğini kaybeder" açıklamasını yaptı. Görüldüğü gibi, Cumhurbaşkanımız Erdoğan liderlik diplomasisi ile dağınık Müslüman ülkelerin bir araya gelmesini sağlıyor.
ERDOĞAN ETKİSİ
Erdoğan Filistin davasına inanarak konuşuyor; insanlığın vicdanı oluyor. Erdoğan, Birleşmiş Milletler kürsüsünden Filistin'in sesi oldu; konuşmasını Gazze'deki dramı yansıtan fotoğraflarla destekleyince ortaya etkili bir konuşma çıktı. Erdoğan'ın İslam dünyasını biraraya getirme ve ortak tavır koyma refleksinin canlanması sonucunu BM zirvesi marjında ABD Başkanı Trump'ın İslam dünyası temsilcileriyle yaptığı toplantıda da gördük. Erdoğan ile Trump'ın yan yana oturması önemliydi; Erdoğan'a verilen değeri ve Türkiye'nin yükselen güç olduğunu gösteriyordu. Ama ondan da öte, toplantıda alınan Gazze kararlarıydı. Erdoğan'ın konuşmalarını Müslüman ülkelerin desteklemesi Trump'ı etkilediği belirtildi. Erdoğan toplantıdan sonra "çok memnunum" derken bunu kastediyordu. Erdoğan, ABD Başkanı Trump'la beraber ateşkese giden yol taşlarını BM zirvesi sırasında sağladı. ABD Başkanı Trump'ın, Erdoğan ve dokuz Müslüman ülke lideri bir araya geldiler. Bu zirveden sonra ortak bildiri yayınlandı; bildiride Gazze'de acil ateşkes vurgusu öne çıktı. Bu zirveden sonra Trump'ın Gazze ateşkesini sağlayacak 20 maddelik anlaşma metnini hazırlamasını sağlayan Erdoğan oldu. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynakları, Gazze'de kurulacak 'görev gücü' kapsamında sivil-asker koordinasyon merkezinin tesis edildiğini bildirdi. Bu yapıya bağlı olarak Uluslararası İstikrar Gücü'nün de kurulmasının planlandığı duyuran kaynaklar, TSK'nın görev üstlenmeye hazır olduğunu belirtti.
Bakanlık kaynakları, Gazze görev gücünde Türk askerinin de görev yapıp yapmayacağına ilişkin şunları söyledi: "Türk Silahlı Kuvvetleri, daha önceki barış misyonlarında edindiği tecrübe ile barışın tesisi ve korunmasında kendisine tevdi edilecek her türlü görevi uluslararası hukuk çerçevesinde üstlenmeye hazırdır."
"GÖREVE HAZIRIZ"
Bakanlık kaynakları, Erdoğan'ın Katar'ı ziyareti sırasında gündeme gelen Eurofighter tedariki ile ilgili sorular üzerine şu bilgileri paylaştı: "Yerli ve milli savaş uçağımız Kaan'ın teslimatları başlayana kadar, TSK'ya verilen görevlerin yerine getirilmesi için gerek duyulacak sistemlerin başta müttefiklerimiz olmak üzere ilgili ülkelerden tedarik edilmesi planlanmaktadır. Bu kapsamda Eurofighter uçağı tedarik edilmesi çalışmalarına devam edilmektedir." Bakanlık kaynakları, Suriye'deki son duruma ilişkin sorular üzerine şunları söyledi: "Suriye Hükümeti tüm kurum ve birimleri ile yeniden yapılanmaya, ülkede istikrar ve güvenliğin tesisine yönelik gayretli çalışmalarına devam etmektedir. 13 Ağustos 2025 tarihinde 'Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası' imzalanması sonrası Suriye hükümetinin talepleri doğrultusunda, savunma ve güvenlik kapasitesini artırmaya yönelik eğitim, ziyaret, danışmanlık ve teknik destek faaliyetleri sürdürülmektedir. Bununla birlikte SDG terör örgütünün Suriye Ordusuna entegrasyonu kritik öneme sahiptir; bu hususu dikkatle ve hassasiyetle takip ediyoruz. Bu kapsamda SDG terör örgütü Suriye ordusuna entegrasyon sürecine uymalı, Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne zarar verecek her türlü eylem ve söylemden vazgeçmelidir. Suriye'nin istikrarı ve güvenliği, bölgenin huzuru için büyük öneme sahiptir. Türkiye bu doğrultuda Suriye hükümetiyle yakın iş birliğini sürdürmeye ve 'tek devlet, tek ordu' ilkesini desteklemeye kararlıdır."
