Burcu Ilgın

Terazinin bir kefesi hala havada

Dün Dünya Kız Çocukları Günü'ydü. Ben de dahil olmak üzere herkes etrafındaki kız çocuklarının fotoğrafını paylaşıp bugüne dikkat çekti. 2012 yılında Birleşmiş Milletler'e üye ülkeler tarafından alınan bir kararla 11 Ekim, 'Dünya Kız Çocukları Günü' olarak kutlanmaya başlandı.
Aslında bu güne 'kutlama' demek ne kadar doğru bilmiyorum. Kutlama, gerçekleşen iyi bir şeyin sonunda sevinci paylaşmak için yapılan törendir. Oysa ki 11 Ekim, bir farkındalık günü ve maalesef 'kutlama' kavramından çok uzak.
Böyle bir günden bahsedebiliyorsak demek ki hala terazinin bir kefesi ağır basıyor demektir. Çünkü Birleşmiş Milletler'in böyle bir gün kararı almasındaki amaç, kız çocuklarının cinsiyetlerinden ötürü maruz kaldığı eşitsizlik konusundaki farkındalığı artırmak, eğitim hakkı, beslenme, yasal haklar, kadına yönelik şiddet ve zorla evlilik konuları da bu gün kapsamında gündeme taşınmaktadır.
Yani maalesef hala bu tip sorunlara maruz kalıyor kız çocukları...

EŞİTLİK KAVRAMI!
Bence kadın erkek eşitliği kavramı önce ailede başlıyor. Çünkü aile, dünyayı algılayış biçimini, insan ilişkilerini, toplumdaki yerini ve rolünü çocuğa öğreten ilk öğretmen. Kadın ya da erkek olmak bir cinsiyet. İki cinsiyetin de kendine özgü avantajlı ya da dezavantajlı tarafları var. Cinsiyete özgü davranmak ise eşitlik kavramını bozmaz. Eşitlik toplumdaki rolümüzle ve sahip olduğumuz haklarla ilgili. Öncelikle çocuklarımıza bunu öğretmeliyiz.
Çünkü bazen kadınların eşitlik kavramı içinde erkek rolüne sokulduğunu çok net gözlemliyorum. Narin olmak, kırılgan olmak, süslü olmak, güzel olmak vs. gibi özelliklerden arınması bekleniyor kadınların. 'Madem eşitiz...' ile başlayan söylemler eşitlik kavramının içini boşaltmaktan öteye gitmiyor.

SÜPER ANNE OLMAK!
Çalışan çiftler aynı saatte eve gelse de evle ilgili işler hala kadından bekleniyor.
İlginçtir ki kadın da bu görevi kabullenip işlere yardım eden eşine minnet duyuyor.
Duymuyorsa da etraftan aldığı "Yapıyor ya daha ne istiyorsun" eleştirileri ile susturuluyor. Bu rolleri her iki cins de ailesinden öğreniyor.
Bir de eskiden evde oturup çocuk bakan anneleri küçümseyen beyaz yakalı kadınların yarattığı 'süpermum' yani 'süper anne' kavramı var ki bu kavram da bir o kadar eşitsiz. Görevleri paylaşmayı öğrenmediği için her şeyi üzerine alan kadınlar bu kez de hem kadınlara hem de erkeklere atfedilen görevleri üstlenerek aslında terazinin dengesini daha da aşağıya çektiğinin farkında bile değil. Mesela hala bir evin dağınık ve pis olması durumundan çalışsa da hala kadınlar sorumlu tutuluyor. Bir çocuk hastalanmışsa, iyi beslenmemişse, hatalı bir davranışı varsa anneye yükleniliyor. Üstelik en çok da kadınlar tarafından... En üzücüsü de bu.
Fakat bunun bir geçiş dönemi olduğuna ve eşitlik kavramını doğru algılayan ailelerin yetiştirdiği yeni nesil sayesinde bir gün bu kutlamayı gerçek anlamıyla yapacağımıza inancım sonsuz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.