Piyasa aktörleri sular durulunca biraz rahat nefes aldılar. Birkaç hafta piyasalarda ne olup bittiği, neden olduğu gibi sorular ise geride kaldı. Kurların yukarı gitmesinin nedenleri cari açığa, ABD'ye ve Fitch'e dayandırılmıştı. Şimdi kurlar aşağı geliyor. Hayırdır? Cari açığımız mı düştü bir gecede? Ya da ABD, borç tavanı sorununu mu çözdü? Yoksa, Fitch haberimiz olmadan notumuzu mu yükselti? Bildiğim kadarıyla kur yükselişine neden olan faktörler aslan gibi yerlerinde duruyor.
Eskiden piyasalarda Adam Smith'in öne sürdüğü "görünmez el" vardı. Dışarıdan hiçbir müdahale olmaksızın piyasalar "arz ve talep koşullarına göre" dengeye geliyordu. Bugünlerde ise her ne kadar görünmediğini sansa da görünen eller var piyasalara yön vermeye çalışan. Yetkili ağızlardan çıkan sözler de "örtülü müdahale" aracıdır. Geçmiş yıllarda defalarca tanık olmuştuk bu tür kur ayarlama yöntemlerine başvurulduğuna. Dönemin başbakanları ya da Merkez Bankası başkanları çıkıp "elinizi dolara sürmeyin, yanarsınız" derlerdi. Amaç, TL'den dolara dönüşü, yani dolarizasyonu engellemek. Ama, tam tersi olurdu. Güven kaybolduğu için, bu işin içinde bir iş var deyişi ağırlık kazanır, dolar almayacaklar bile kurların daha da yükseleceği beklentisiyle döviz büfelerine koşarlardı.
Bugünlerde, geçmiş deneyimimizin tersini yaşıyoruz. TL değerli olduğundan ve ihracat ithalat dengesi olumsuz etkilediğinden "aman dolar alın" anlamına gelecek hafif panik soslu bir kıvamda açıklamalar geldi. Güven olduğu için eskiden farklı olarak, tersi değil denilen yapıldı bu sefer.
Tam radyoların ince ayarı gibi... Frekans yakalandı, hışırtı 1.70'ler civarında kayboldu. 1.65-1.70 bandımız herkese hayırlı olsun... Şimdi, hem dış ticaretçiler memnun hem de piyasalar. Peki gerçekten öyle mi? Alan satan memnun mu?
Fasit dairelere bakalım...
KAYIP VE KAZANÇLAR
Kurlar yükselmesi gerekiyor... Çünkü, dış ticaret açığımız ve sonuçta cari açığımız azalacak. Kurların yükselmemesi gerekiyor... Çünkü, yaklaşık 50 milyar doları kısa vadeli olmak üzere kamu ve özel kesimin toplam 300 milyar dolar dış açığı bulunuyor. Sıcak para ve cari açık açısından da kurların hem yukarı hem de aşağı gitmesi gerekiyor. Çünkü, sıcak para gelmemeli, cari açığımızı artırıyor. Sıcak para gelmeli, çünkü cari açığı finanse etmemiz gerekiyor. İnanın yazarken bile başımı döndürdü bu fasit daireler. Son gelişmeler kimin yanına kar kaldı dersiniz?
Beyin jimnastiği yapalım... Dolar TL kuru 1.73, İMKB 100 Endeksi de 58 binler civarında iken 100 dolar ile Türkiye'ye gelen bir yabancı yatırımcı, önce dolarını TL'ye çevirdi, 173 TL ile borsaya gitti ve hisse senedi aldı. Yaklaşık yüzde 5 kazanç ile hisse senedinden çıktı ve parası 181 TL'ye ulaştı. Şimdi ülkesine dönecek... Bu yüzden TL'yi 1.69 kurundan dolara çeviriyor. 107.1 dolar ediyor parası. 1 hafta gibi kısa sürede dolar cinsinden yüzde 7.1 karı cebine attı, "Allahaısmarladık" dedi ve gitti. Kısa günün karı.
Bu arada bizim ithalatçı ne yaptı? Onun durumuna da değinelim. 2-3 ay önce ithalat yaptı akreditif ile... 100 dolar borcunu bu hafta başında ödeyecek. Planına göre 100 dolar almak için 165 TL yeterli. Çünkü son iki haftaya kadar kurlar 5 ay civarında soluksuz 1.60-1.65 bandında dalgalanmış. Merkez Bankası beklenti anketine katılan sıradan değil Türkiye ekonomisine yön veren 2 bin civarında kodaman da beklentilerinin bu aralıkta olacağını beyan etmişler. Ama bizim ithalatçı sabah bir uyanıyor, televizyonlarda bir haber kur 1.73. Dolayısıyla, 100 dolar almak için parasına 8 TL daha eklemeli. Zararı, yüzde 4.8.
Dalgalı kur rejimi uygulanıyorsa, ki uygulanıyor, örtülü de olsa, kurları yönlendirici müdahalelerin yapılmaması gerekiyor. Bu arada, Merkez Bankası da 2001 yılında kanun değişikliği ile "bağımsız bir konuma" geldiğini unutmamalı.
Değerli okurlarım, dersler, piyasalar çok yordu. Bu yüzden kısa bir tatil yapacağım. 10 gün sonra görüşmek üzere...
