Birkaç ay önce piyasa aktörleri yayı gerdi ve oku fırlattı. Tabii, ok yaydan çıkınca Avrupa Merkez Bankası ve FED'e likidite enjekte etmek kaldı. Piyasa baskılarına dayanamayan merkez bankası başkanları birkaç aydır durumu idare etmeye çalışıyorlar, neden "Gerekirse parayı veririz" açıklaması ile nabza göre şerbet veriyorlar. Oysa, merkez bankaları çok iyi biliyor ki, ekonomiyi canlandırmak için verdikleri likidite reel ekonomiye gitmiyor ya da yeterli seviyede gitmiyor. Peki, bunu bile bile neden para verirler ki?
Avrupa Merkez Bankası (AMB) geçen Perşembe günü aylık toplantısını yaptı ve sırasını savdı. 12-13 Eylül'de FED başkanları bir araya gelecekler. Federal Açık Piyasa Komitesi'nin önünde iki seçenek bulunuyor. Birincisi ve yüksek ihtimallisi, üçüncü parasal genişleme programı (QE3) açıklamayacaklar, sadece en kısa sürede sanki yapacaklarmış izlenimi veren kelime ve cümlelerle birkaç parmak bal çalacaklar piyasa aktörlerinin ağzına. İkincisi ise ki sürpriz olur, QE3'ü duyuracaklar.
İKLİM UYGUN
Likidite bağımlısı piyasa aktörleri için her iki seçenek de olabilir. Eğer ikincisi olursa ekmek kadayıfı üzerine kaymak koymuş olacak FED o kadar. Çünkü, risk algısı biraz daha yüksek tasarruf sahipleri kısmen temkinli durmaya çalışıyorlar bir süredir. Amaç onların da duruşunu bozmak. İşte o zaman piyasalara daha fazla para girecek ve hisse senetleri, altın ve kıymetli madenlerle emtialar yukarı gidebilecek. Planladıkları zirveye ulaştığında da hemen kar realizasyonları ile yılın son para çarpma operasyonunu gerçekleştirecekler.
Geçen hafta açıklanan ABD istihdam verisi yukarıda andığım iki olasılığın olduğunu teyit etti. Enflasyon ve büyüme hızı da FED'i iyice köşeye sıkıştıracak kıvama geldi. Enflasyon yüzde 2'nin altında, büyüme hızı ikinci çeyrekte yüzde 2.3 ve işsizlik oranı da yüzde 8.3 seviyelerinde bulunuyor. ISM endeksi ise halen 50'lerin üzerinde. Parçaları yan yana getirdiğimizde parasal genişleme için zeminin kısmen oluştuğu söylenebilir FED'in kullandığı parametrelere göre. Başkan Bernanke Jackson Hole'da 31 Ağustos'ta yaptığı konuşmada "İktisadi faaliyetlerin hızını artırmak ve işgücü piyasasına olumlu katkı yapmak için parasal genişlemeye başvurulabilir" açıklaması yapmıştı.
Özetle, İMKB 100 endeksinin 70 bin ya da üzerini görmesi için dışarıdaki koşullar uygun patikada ilerliyor.
RİSKLER GERİLİYOR
İçeriye de göz atalım...
Türkiye ekonomisi için risk algısı yaratan enflasyon, cari açık ve faiz oranları aşağı yönlü hareketlerini sürdürüyorlar. Enflasyon Merkez Bankası'nın öngörüleri çerçevesinde düşüş eğiliminde yıl sonu hedefine doğru yol alıyor. Aynı şekilde cari açık da geçen yıl kırdığı yüzde 10 civarındaki rekorun altına inmiş durumda. İçeride borsaya yukarı yönlü destek olacak diğer bir unsur ise kredi derecelendirme notunun yükseltilmesi beklentisi. Moodys birkaç ay önce Türkiye'nin kredi notunu Ba2'den Ba1'e yükseltmiş üstelik görünümünü de pozitifte bırakmıştı. Üstelik Standart and Poors görünümü durağana indirmesine rağmen. Ancak S&P analistinin bu ayın başında yaptığı açıklamaları biraz iyimserdi. Özellikle cari açıktaki gerilemenin pozitif bir gelişme olduğu vurgusu bile bakış açısının biraz değiştiğini gösteriyor. Sırada Fitch var. Maliye Bakanı gelecek not artırımının sürpriz olmayacağını söylemişti geçenlerde. Dolayısıyla olasılığı yüksek bir gelişme var kapıda.
Teknik analiz sonuçları (200 gün hareketli ortalamaya göre) İMKB 100 endeksi için 68.500 ile 69 bin aralığında güçlü direnç olduğunu gösteriyor. Eğer yüksek hacimle bu seviyeyi aşarsa rahatlıkla 70 bine hatta üstüne gidebilir. Aşağıda ise 67.500 ile 67 bin aralığında güçlü destek bulunuyor. Bu yıl içinde yüzde 26 oranında düşmüş, yüzde 35'ler seviyesinde yükselmiş bir borsaya tanık olduk. Şunu demek istiyorum, aşırı dalgalı denizde fazla açılmayın, sadece kıyılarda ılık suların keyfini çıkarın.
