Ödemeler dengesi verilerine göre 2012 yılında cari açık 48 milyar 867 milyon dolara geriledi. 2011 yılı ile karşılaştırıldığında 28.4 milyar dolar düzeyinde bir düşüşün gerçekleştiğini gözlemliyoruz. Cari açığın aşağı gelmesi gerçekten güzel haber. Ancak, cari açığın azalmasının ardında yatan nedenleri iyi analiz yapmak zorundayız.
Öncelikle şu vurguyu yapalım; büyüme hızının yüzde 8.5'dan yaklaşık 3'lere kadar çekildiği bir yılda cari açığın halen gayrisafi milli gelirin yüzde 6'sı seviyelerinde kalması biraz düşündürücü. Neden derseniz? Yanıt için biraz gerilere gidelim... 1997 yılında dış ticaret açığının milli gelire oranı yüzde 8.8 iken, büyüme hızındaki düşüşün sonucu sonraki 2 yıl belirgin bir şekilde gerilemiş. Buna karşın, ekonomik büyümenin ivmelendiği 2000 yılında ise paralel olarak yüzde 10'lara kadar yükselmiş. 2001 yılında krizin etkisiyle büyümenin yerini küçülmeye bırakması sonucu neredeyse yarı yarıya inmiş; yüzde 5.3. Aynı film şeridi yine dönmeye başlıyor büyümenin hızlandığı ileri yıllarda... 2002-2008 döneminde açık ortalama yüzde 8.7 seviyelerine çıkmış. 2009 yılında küresel kriz ve yüzde 4.7 küçülme, dış ticaret açığında yeniden daralma getirmiş. Ta kii, yüzde 6.3 düzeyine kadar. Ekonominin tekrar hızlı bir büyüme dönemine girdiği 2010 ve 2011 yıllarında iki hanelere tırmanmış açık.
Gördüğünüz gibi gayet berrak bir resim çıkıyor karşımıza. Büyüme varsa açık yükseliyor, büyüme hızı kesilir ya da negatife dönerse açık aşağı geliyor.
NEDEN GERİLEDİ?
Gelelim 2012 yılında cari açığın gerileme nedenlerine...
Aşağı gelmesine en büyük katkıyı ihracattaki artış yapmış. 2011 yılında toplam ihracat 143.4 milyar dolarda kalırken, geçen yıl 163.3 milyar dolara kadar çıkmış. İvmelenme 4 temel faktöre dayanıyor. Birincisi, Merkez Bankası'nın kredi hacminin artışını engellemek için kredileri baskılama politikası izlemesi, likidite yönetimi ve zorunlu karşılık ayarlamaları ile. İkincisi, Maliye'nin bazı ithal nihai ürünlere uygulanan vergiler üzerinde ayarlamaya gitmesi. Üçüncüsü, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne altın ihracatının uçması ve son olarak ihracatta yeni pazarların devreye girmesi.
Bu arada, ödemeler dengesinde dikkat çeken bir nokta var; büyüme hızının düştüğü yıllarda ithalat kayda değer oranda düşerken, geçen yıl yaklaşık yüzde 3 büyümeye rağmen ithalattaki geri gidiş sadece 3.5 milyar dolar kadar gerçekleşebilmiş. Daha doğrusu ithalat yerinde saymış. Yani, üretimin ve ihracatın ithalata bağımlılık oranı yüksek seviyelerini koruyor.
SICAK PARA
Ödemeler dengesinin cari işlemler dışındaki diğer kalemlerine de kısaca göz atalım...
Geçen yıl gelen doğrudan yabancı sermaye miktarı da düşmüş. 2011'de 16 milyar dolarlık yabancı sermaye reel ekonomiye gelmişken, geçen yıl üretim için gelen sermaye yüzde 25 civarında gerileyerek 12 milyar dolara çekilmiş. İlginçtir, aynı dönemde sıcak para coşmuş ve ikiye katlamış. 2011 ve 2012'de hisse senedi ve tahvil için gelen yabancı sermaye sırasıyla 19.2 ve 38.1 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiş. Zaten, borsanın 80 binlerin üzerine uçması, tahvil faizlerinin yüzde 6'nın altına inmesinin başka gerekçesi mi vardı?
2008 krizinden hafif sıyrıklarla kurtulmamızda önemli rol oynayan net hata ve noksan kalemi ise 11.5 milyar dolardan 4 milyar dolara gelmiş. Demek ki, sınır ticareti azalmış ve aynı zamanda kaynağı belli olmayan döviz girişi makul oranda olmuş.
Sözün özü, cari açığın gerilemesinin altında yatan nedenleri net bir şekilde ortaya koyunca, sürecin devamlılığının oldukça hassas dengelere bağlı olacağı gerçeği çıkıyor karşımıza. Zaten, derecelendirme kuruluşlarının da temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koydukları konu bu. Düşüş yapısal olmadığı için devamlılığını görmek istiyoruz diyorlar. Haklılar mı haksızlar mı birkaç ay sonra takke düştüğünde göreceğiz.
