Geçen Cuma gününden bu yana piyasalarda son 10 yıldır göz ardı edilen siyasi belirsizlik faktörü ön plana çıkıyor. Pazartesi günü yüzde 10.5 gibi oldukça yüksek orandaki endeks kaybı sonrası Salı günü alımlarla yüzde 5 civarında artış gerçekleşti. Bu ilginç manevra ister istemez tasarruf sahiplerinin zihinlerinden "Acaba alım için bir fırsat mı?" sorusunun geçmesine neden oldu. Tabii, fırsata çevirme, kısa sürede yüksek kar elde etme güdüsü akılları çelmeye çalışır böyle puslu havalarda...
Hafta içindeki yazılarımda piyasa aktörlerinin fazla panik yapmamaları önerisinde bulunmaya gayret ediyorum. Özellikle 90 bin üzerinden pozisyon açanların 'bekle gör' politikası izlemelerinin, henüz zararı durdur stratejisinin biraz erken olduğunun altını çiziyorum. Ancak iki gündür siz okuyucularımızdan, öğrencilerimizden ve piyasa profesyonellerden aldığım maillere ya da yaptığımız görüşmelere göre görüşlerin alım için uygun bir seviye yakalandığı yönünde yoğunlaşıyor.
FIRSAT OLABİLİR Mİ?
Gerçekten alım için fırsat mı bu seviyeler?
Fırsat olarak bu seviyelerin değerlendirilmek istenmesinin biraz riskli olduğunu düşünüyorum. Düşüş momentumu henüz kırılmadı çünkü. Birincisi, en etkili faktör olan siyasi gelişmelerin nasıl sonuçlanacağını henüz bilmiyoruz. İkincisi, FED'in likidite enjeksiyon miktarını aşağı çekme konusunda kararsızlık yaşadığı daha doğrusu yalpaladığı gerçeği. İnanın FED Başkanı Bernanke de ne yapacağını henüz bilmiyor. Dolaylı anlatımı bir kenara bırakıyım, açıkçası piyasa baskılarına ne kadar dayanacak izleyip göreceğiz. Dolayısıyla, böylesine etkin iki temel faktör varken, 93 binlerden 80 binlerin altına kadar indi, bundan sonra çıkışa geçer düz mantığının ne kadar geçerli olduğu tartışılır.
200 gün hareketli ortalamaya göre 78 bin 500 ve 77 bin 700 seviyeleri destek noktaları olarak görünüyor. Bu arada 82 binde güçlü direnç olduğunu da vurgulayalım. Teknik analize itibar edersek, BİST 100'ün 78 bin 82 bin bandında dalgalanma olasılığının yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
AŞIRI OYNAKLIK VAR!
Geçen yılın dünya şampiyonu BİST 100 endeksinin, bu yılın başında aracı kurumların ve yatırım bankaların açıkladığı öngörülere göre 85-90 bin aralığında yılı kapatacağı yönünde idi. Ancak, yılın ilk 2 ayında 85 bine çıktı, not artırım beklentisiyle de 93 bin ile zirve yaptı. Merkez Bankası'nın kredi mevduat faiz oranlarına tavan uygulaması endeksin lokomotifi olan banka hisselerinin ve domino etkisiyle diğerlerinin de düşmesine neden oldu. FED de tuz biber ekince üzerine 86 binlere indi endeks. Siyasi faktör devreye girince yüzde 10.5 aşağı, yüzde 5 yukarı, dün de yüzde 2 aşağı hareket yaptı. Finansal, iktisadi ve siyasi unsurları bir yana bırakalım, böylesine dalgalanan bir borsanın sağlıklı olduğunu nasıl iddia edebiliriz, ne kadar güvenebiliriz. Bakıyorsunuz dünyanın en fazla kaybettiren borsaları içinde ilk beşte, örneğin 2011 yılında. Bir bakıyorsunuz dünyanın en fazla kazandıran borsası olmuş 2012'de. Kısacası, işlem gören şirket sayısı, halka açıklık oranları günlük işlem hacmi gibi önemli göstergeler ne yazık ki, derin ve sağlıklı bir yapıya işaret etmiyor.
Piyasaları yakından ilgilendiren faktöre dönelim...
Mayıs ayı istihdam verileri fena gelmedi ABD'de. 135 bin yeni istihdamla beklentilerin üzerinde düzelme var. Konut siparişleri, yeni konut yapımları ve Case-Shiller endeksi sektörün canlanmaya devam ettiğinin işaretlerini veriyor. Bu gidişle FED'in "üçüncü parasal genişleme programı" için bir süre sonra yolun sonuna geleceği görülüyor. Yaz aylarının rölantide geçeceğini kabullenirsek, sonbahar itibariyle FED'den miktarı düşürme yönünde bir aksiyon bekleyebiliriz. Türkiye'de ise ekonomik ve finansal faktörlerin borsayı destekleyecek yönde olduğunu ekleyelim. Sonuçta, siyasi belirsizlikler ve FED'in kararsızlığı fazla heyecana kapılmamamız gerektiğini hatırlatıyor.
