Beklendiği gibi Haziran ayında Para Politikası Kurulu faizlerde herhangi bir değişime gitmedi. Kurların zıpladığı günlerde faiz koridorunun üst bandında yukarı yönlü bir revizyon olasılığı doğmuştu ama 50 milyonluk dolar satış ihaleleri ile tansiyonu düşünce bant aralıklarında da oynamaya gerek kalmadı.
Para Politikası Kurulu'nun aldığı kararlara değinelim, sonrasında klasik sorumuzu yanıtlamaya çalışalım; karar piyasaları nasıl etkiler?
Politika faiz oranı olan haftalık repo yüzde 4.5 seviyesinde Temmuz toplantısına kadar devam edecek. Merkez Bankası bankaları fonlarken geçen ayda da olduğu gibi yüzde 4.5 faiz oranı uygulayacak. Ancak, istisnai günlerde ya tamamen ya da büyük ölçüde borç verme faiz oranından fonlama yapıyor. Amacı malumunuz kurların ateşini düşürmek için TL sıkılaştırmasına gidiyor.
KORİDOR AYNI
Faiz koridoru olarak kullandığı borç alma ve verme faiz oranlarını da aynı seviyelerde tuttu Merkez Bankası. Borç verme faiz oranı yüzde 6.5, piyasa yapıcılar için her zaman olduğu gibi 50 baz puan altında; yüzde 6, borç alma faiz oranı ise yüzde 3.5'de. Bir keza daha hatırlamamızda fayda var. Politika araçları bileşimlerden faiz koridorunun amacı, piyasa faiz oranlarının alt ve üst banttan oluşan aralıkta kalmasını sağlamak.
Likidite yönetimine yönelik aldığı önlemlerle ilgili olarak Haziran toplantısından şöyle bir karar çıktı: 19 Haziran yani bugün itibariyle repo ihalesi açılacak günlerde fonlama miktarı minimum 0.2 milyar maksimum 9 milyar TL'yi bulacak. Fiyat istikrarında şimdilik bir sorun görünmediğinden repo ihale miktarını büyük oranda finansal istikrar çerçevesinde belirlemeye çalışacak. Daha doğrusu yabancı sermaye akımlarına ve kur hareketlerine göre fonlama miktarını azaltacak ya da artıracak. Merkez Bankası enflasyonu sorun görmemesinin nedeni geçmiş toplantılarda da altını çizdiği unsura bağlıyor. Küresel düzeyde emtia fiyatlarının düşük düzeylerde seyretmesi.
Türkiye ekonomisine yönelik Merkez Bankası'nın diğer tanılarına da değinelim...
Oldukça iyimser olduğu ve fazla katılmadığımız tespiti iç taleple ilgili. Yurtiçi nihai talep sağlıklı bir toparlanma sergilemektedir deniliyor basın açıklamasında. Oysa, bu yılın ilk çeyrek büyüme rakamlarından iç talebin büyük oranda kamu kesiminden geldiğini açıkça izlemiştik. Dolayısıyla, iç talebin toparlandığı doğru ama sağlıklı toparlanmadan bahsetmemiz mümkün değil. Zaten, özel kesim nihai talebinin de kredi mekanizmasıyla yükseltildiği gerçeğini göz ardı etmeyelim. İşsizlik oranının yüksek olması buna karşın tasarruflarında çok düşük düzeyde olması krediden başka bir seçenek bırakmıyor talebin yukarı çekilmesi için.
SAĞLIKLI DEĞİL
Geçen yıl büyük çaba ile iç ve dış dengeleme yapmaya çalışan Merkez Bankası 2013 yılında ayar hedefini ikincil plana bıraktı. Bu yüzden kamu ağırlıklı iç talep yükselirken ne yazık ki dış talep yeterli ivme kazanamıyor. Net ihracatın büyüme üzerindeki katkısı da doğal olarak sınırlı kalıyor. Büyüme hızının bu yıl geçen yıla göre yükselmeye başlaması cari açık üzerinde baskı yaratıyor. Merkez Bankası bu baskıdan çekinmediğini dile getiriyor, neden olarak da şu gerekçeyi gösteriyor: "emtia fiyatlarının seyri iktisadi faaliyetteki artışın cari açığa yansımasını sınırlıyor."
Sermaye akımlarının zayıflaması ve aşırı oynak olması Merkez Bankası'nın önümüzdeki aylarda radarından izleyeceği önemli faktörler olacak. Aynı zamanda, iç talep ve kredilerdeki artışı da yakından takip edeceğini de ekliyor.
Merkez Bankası'nın Haziran toplantısında aldığı kararların piyasalara olası etkisinin yanıtını çok net bir şekilde verelim; nötr bir yansıma olacak. Çünkü, politika kararlarında bir revizyon yapmadığı gibi izlediği parametrelerde ve risk faktörlerinde de değişikliğe gitmedi.
