1.97'lerin üzerine çıkarak rekor kıran TL dolar kuru, Merkez Bankası'nın üstün çabaları sonrası yeniden 1.92'ler seviyesine geriledi. Kurların ateşinin yükselmesinde FED Başkanı Bernanke'nin 22 Mayıs tarihinde yaptığı konuşmada parasal genişlemenin Eylül ayında revizyona uğrayabileceği sinyalleri vermesi çok önemli rol oynamıştı. İç siyasi gerilimin yanı sıra diğer bir faktörde Merkez Bankası'nın TL faiz oranlarını ekonomik gerekliliğe değil, siparişlere göre aşağı çekmesi idi.
Merkez Bankası'nın sarf ettiği üstün çabaları biraz açalım...
50 milyon dolar ile başlayıp milyar dolarlara çıkardığı satış ihaleleri sonucu toplam 6.1 milyar dolar satmak zorunda kaldı Merkez Bankası. Ne var 130 milyar dolarlık rezerv yanında 6 milyar dolar çıkış çok mu büyük bir rakam diyebilirsiniz. Doğru... 6.1 milyar dolar 130 milyar doların sadece yüzde 4.6'sı. Ancak rezerv büyüklüğünün anlamlı olabilmesi için bazı arındırmalar yapmalıyız.
ASLINDA 40 MİLYAR DOLAR
Merkez Bankası bilançosunda iç varlıklar ve yükümlülükler var. TL cinsinden borçlarını ve varlıklarını gösteriyor. Aynı şekilde döviz cinsinden ne kadar varlığının ne kadar borcunun olduğunu takip ettiğimiz dış varlıklar ve dış yükümlülükler kalemleri var. İşte, dış borçlarını varlıklarından arındırırsak net yani kullanılabilir döviz miktarına ulaşıyoruz. Merkez Bankası'nın dış yükümlülüklerinin başında bankalardan aldığı ve geri ödemek zorunda olduğu zorunlu karşılıklar var. Bir yerde emanet para. 22 Mayıs'ta başlayan ve 12 Temmuz'da dinen fırtınada Merkez Bankası yaklaşık 6 haftada 6 milyar doların biraz üzerinde dolar satışı ile döviz varlıklarını 120 milyar dolara indirdi. Bunun içindeki 80 milyar doların biraz üzerindeki yükümlülükleri çıkardığımızda Merkez Bankası'nın kendine ait dövizin 39 milyar dolar olduğu sonucuna ulaşıyoruz.
Aslında, Merkez Bankası kuru baskılamak için rezervinin yüzde 4'ünü değil, yüzde 15'ini kullanmak zorunda kaldı. Bu da hiçte küçümsenmeyecek bir miktar değil mi? Cephanenin bayağı bir kısmını kullanmış. Dolayısıyla, döviz satışları yerine TL faiz oranları ile kur oynaklığının önüne geçmeyi planlıyor Merkez Bankası. Bu hafta yapacağı toplantının sonuçlarını Başkan Başçı 1 hafta bekleyemeden geçen hafta içinde açıklamıştı strateji gereği. Çünkü, 1 hafta içinde kurların yeniden ateşi çıkabilirdi...
Kurların daha da yükselmemesi gerekiyor. Nedeni malum... Öncelikle özel kesim dış borçları oldukça yüksek. İkincisi, yüksek kurdan yapılan ithalat belli bir zaman gecikmesi ile enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı kuracak.
AÇIK POZİSYON YÜKSEK!
Yabancı sermayenin risk iştahının artırılması için TL faiz oranlarının yüksek kalması ve sonuçta gelen sermaye akımları ile kurların düşük seviyelerde kalması, gerek banka gerekse banka dışı kurumlar açısından döviz cinsinden borçlanmayı daha cazip kıldı uzun süre. Bu yüzden dövizle borçlanan kurumlar getirdikleri dolarları TL'ye çevirip kullandılar ve döviz açık pozisyonlarını yükselttiler. 2013 ilk çeyreği itibariyle özel kesim dış borç toplamı 239.9 milyar dolar düzeyinde. Bu arada kamu kesiminin 103.3 milyar dolarlık borçları ile toplam dış borçlar 350 milyar dolar sınırına dayanıyor. En dikkat çeken veri ise banka dışı kurumların döviz açıklarının 150 milyar doların üzerine çıkması. Ne yazık ki, döviz açık pozisyonlarında riskten korunma teknikleri pek uygulanmadığından kur artışları şirketlerin başını ağrıtacak.
