Merkez Bankası döviz satış silahı ile çok mermi kullanınca TL silahına davrandı. Faiz koridorunun üst sınırında yukarı yönlü revizyon yaptı paranın maliyetini artırmak için. Yakın mesafeye ateş edince yine fayda etmedi. Bundan sonra likidite yönetimi, zorunlu karşılıklar ve rezerv opsiyon katsayıları gibi araçlar var sırada. Büyük olasılıkla faizleri artırmak yerine şansını öncelikle diğer araçlara başvurarak deneyecektir. Son çare önümüzdeki aylarda faiz artırımı gelebilir.
Bu çıkmaz sadece TCMB için geçerli değil... Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke merkez bankaları benzer çıkmazdalar. Yıllardır likidite enjekte ederek mali piyasaları deforme ettiler. Düşünebiliyor musunuz? Tüm ekonomiler 60 trilyon dolar büyüklüğünde iken, mali piyasalar 10 kat yani 600 trilyon dolar büyüklüğüne ulaşıyor. Bu tuhaf asimetrinin doğal olarak bir bedeli olacak değil mi?
PİYASALAR DEVLEŞTİ
ABD Merkez Bankası FED 2008 krizinden çıkabilmek için başladığı dolar saçma operasyonunu nafile devam ettirmek zorunda kalıyor. Neden? Çünkü, piyasalar aba altından sopa göstererek FED'i deyim yerinde ise tehdit ediyor. FED de "korkudan" artık likidite müptelası olmuş piyasaların bu nazını çekmeye devam ediyor. Korkudan derken şunu kastediyorum; borsalar "düşersem şirketlerin piyasa değerleri de düşer, şirketler değer yitirir. Borçlanma yerine benim sayemde yarattıkları özkaynaklardan mahrum kalır" diyorlar. Faizler "yükselirsem, finansman maliyetleri yükselir, enflasyonist baskı oluşur. Hazine kamu açığı finansmanında zorlanır" tehdidi fısıldıyorlar. Kurlar ise "oynaklaşırsam, dış ticaretçiler kur riskinden etkilenir, döviz borçluları borçlarını ödeyemez, alacaklılar alacaklarını tahsil edemez." uyarısı yapıyor. Sonuçta hepsi bir ağızdan "bizle uğraşmayın finansal istikrar bozulur, altında kalırsınız" nakaratları atıyorlar. Hadi gelin çıkın bu işin içinden...
Neyse biz Merkez Bankası'nın bundan sonra ne yapabileceğine değinelim.
Merkez Bankası aslında faizlerin yükselmesini istemiyor. Zira, TL faiz oranlarının yükseltilmesi dolar üzerindeki baskıyı alabilir, ancak maliyetlerin artmasıyla yatırımları durmasına ve büyüme hızının tehlikeye girmesine neden olur. Aynı zamanda, belli bir gecikmeyle maliyet enflasyonuna yukarı yönlü baskı yaratır ve enflasyon hedefi şaşabilir. Bu yüzden Merkez Bankası başvurmak zorunda kaldığı TL faiz aracını sınırlı tutmayı tercih etti. 100 baz puan beklentisine rağmen kendi deyimi ile "ölçülü" kullandı.
NE YAPAR?
Gelelim kritik sorumuza; bundan sonra ne yapar?
Bence faiz koridorunu biraz daha yükseltmemek için çaba sarf edecek. Bunun için TL likiditesini bugüne kadar olduğu gibi yüksek tutacak. Arada bir oran sınırlaması yapıyor. Yüzde 4.5 politika faiz oranı yerine faiz koridorunun üst bandı olan borç vermeden fonluyor. Bazen de miktar sınırlamasına gidiyor, vereceği TL likiditesine limit koyuyor. Bunun dışında bankaları mümkün olduğunca bunaltmıyor. Kısacası parasal sıkılaştırma yapmamayı yeğliyor. Enflasyonda şimdilik sorun görmediği için büyüme hedefini gözettiği gibi net ihracatın katkısını artırmaya çabalıyor.
Yazımı kaleme alırken 2 yıl vadeli gösterge tahvil faiz oranı yüzde 9.19, BİST 100 72.934 ve TL dolar kuru 1.9263 seviyesinde idi. Merkez Bankası'nın bu hafta aldığı karar yeterli olmadı dengeler için. Saman alevi hızlı söndü. Gerçekten olmuyor. Bozulmuş araba gibi yokuş aşağı itiliyor ama marş bir türlü almıyor...
