Merkez Bankası Para Politikası Kurulu dün yaptığı toplantıda sürpriz yapmayıp faiz koridorunun üst bandını 75 baz puan yukarı çekti. Sürpriz olmadı, çünkü Başkan Başçı bir hafta önceden toplantıda alacakları aksiyonu duyurarak müjdeyi verdi, kur artışını engellemek istedi. Biraz sürpriz oldu diyebileceğimiz nokta artış oranı... Faiz koridorunun 75 baz puan yükseltilmesi olasılığına karşın piyasaların beklentisi 100 baz puanın ya da üzerinde bir artış idi. Sanırım Merkez Bankası artışları aşamalı olarak zamana yayarak yıl sonu itibariyle 200 baz puanlara çıkmayı planladı. Ya da, FED'in üçüncü parasal genişlemeyi aşağı yönlü revize etme işini geciktirmesi umudu ile bu seviyede bir faiz artışı ile yılı kurtarabilirim düşüncesi hakim oldu.
Para Politika Kurulu'nun politika faiz oranını yüzde 4.5'de tutup faiz koridorunun üst bandını 75 baz puan yukarı taşımasını nasıl okumalıyız?
NASIL KULLANILIYOR?
Öncelikle faiz koridoru aracının nasıl kullanıldığını hatırlayalım...
Merkez Bankası fiyat istikrarı hedefinin yanında, finansal istikrar hedefini de monte ettikten sonra yoğun şekilde "para politikası araç bileşimi" uygulamaya gayret ediyor. Politika faiz oranı, faiz koridoru, zorunlu karşılıklar ve likidite yönetimi gibi... Faiz koridoru kısaca Merkez Bankası'nın likidite ihtiyacı olan bankayı fonlarken ve likidite fazlası olan bankadan borçlanırken başvuracağı faiz oranlarının oluşturduğu aralık anlamına geliyor. Borç verme üst, borç alma da alt bandı oluşturuyor. Merkez Bankası enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan diğer merkez bankaları gibi pasif değil, gerçekten aktif bir araç olarak kullanıyor. Merkez Bankası aktif yapıyı şöyle özetliyor, "gerekli görüldüğü takdirde faiz koridoru genişletilerek politika faizi etrafında asimetrik bir şekilde şekillendirilebilir."
Açalım bu noktayı... Böyle bir tasarımla faiz koridoru hem kısa vadeli sermaye hareketlerindeki oynaklığa hızlı ve esnek bir şekilde tepki verecek hem de kredi büyümesi üzerinde etkili olacak.
Hatırlatma yapmak gerekirse, sermaye akımlarındaki oynaklık döviz kurlarındaki dalga boyunu artırdığı gibi kredileri de yukarı doğru tetikleyebiliyor. Dolayısıyla, kaynak dağılımını bozarak iç talebe yukarı yönlü baskı yapıyor. Sonuçta sistematik risklerin tırmanması ile finansal istikrarı bozuyor. İşte bu yüzden, faiz koridoru genişletilerek Merkez Bankası manevra alanını daha da yaymaya çalışıyor.
SINIRLI ETKİ OLASILIĞI
Gelelim kritik sorumuza... Faiz koridorunun üst bandının 75 baz puan yukarı çekilmesinin piyasalara yansıması nasıl ve hangi boyutta olur?
TL piyasa faiz oranlarının yükselmesi öncelikle yabancı sermaye akımlarının yeniden Türkiye'ye çevrilmesine katkı yapacak. Geçen hafta başı Başkan Başçı'nın "Haftaya yapacağımız toplantıda faiz koridorunu ölçülü yükseltebiliriz" demesi bile sadece 4 günde 1 milyar dolara yakın sermaye girişine neden oldu. Döviz girişi ile kurların yukarı yönlü direnci biraz kırılmış olur. Bu kanaldan gelecek sıcak paranın bir kısmı hisse senetlerine bir kısmı da tahvillere yönelecek. Son haftalarda tahvil piyasasındaki işlemler 1 milyar dolarlara ulaşmadı. Bu bağlamda, tahvile gelecek talep gösterge tahvil faiz oranını belli ölçüde aşağı çekebilecek. Aynı şekilde, hisse senetlerine olan talep de yükseleceğinden BİST 100 endeksinin 78 binlerin hatta 79 binlerin üzerine çıkması olasılığı artacak.
Tabii yukarıdaki senaryonun iyimser olduğunu vurgulayalım. Piyasa aktörlerinin bir süredir risk algılarının bozulması gerçeğini göz önünde bulundurursak 75 baz puanlık artışın sadece saman alevi kıvamında kalacağını söylememiz abartı olmayacaktır.
DÜZELTME:
Cahit Sönmez'in 23 Temmuz Salı günkü gazetede çıkan "Kurlar döviz borçlularını zorlayacak" başlıklı yazısında ilk ara başlık "ASLINDA 140 MİLYAR DOLAR" değil, "ASLINDA 40 MİLYAR DOLAR" Olacaktı. Düzeltir, özür dileriz.
