Birkaç hafta önce Merkez Bankası'nın Mayıs toplantısında bir 50 baz puanlık daha faiz indirim alanının açıldığını konuşuyorduk. Tabi bazı çekincelerimizi de ekleyerek.
Özellikle siyasi gelişmeleri ve jeopolitik riskleri ön plana çıkararak...
Ancak geçen hafta iç siyasette suların ısınması piyasa dengelerinin bozulmasına ve Merkez Bankası'nın politika önceliğindeki sıralamanın değişmesine neden oldu.
Sayın Davutoğlu'nun başbakanlıktan çekileceğini ve 22 Mayıs'ta yapılacak olağanüstü kongrede genel başkan adayı olmayacağını açıklaması; hükümetin eylem planı ile duyurduğu reformların ne olacağı, Sayın Mehmet Şimşek'in ekonomi yönetiminin başında kalıp kalmayacağı ve başbakanın kim olacağı gibi sorularını da beraberinde getirdi. İsimler önemli yabancı sermaye açısından...
"Bize ne yabancı sermayeden" demeyin. Hisse senedi, tahvil ve döviz mevduat hesaplarında 150 milyar doların üzerinde pozisyonları var. Risk algılarına göre ya pozisyonlarını gözden geçirip sahip oldukları menkul kıymetleri yeniden fiyatlıyorlar ya da bunlarla uğraşmayıp direkt çıkış yapıyorlar. Bir nedenden daha yabancıları boş veremiyoruz. 127 milyar dolar civarında kısa vadeli dış borç var özel kesimin... Dolayısıyla borçların çevrilebilmesi için yeniden döviz cinsi borçlanmaları gerekiyor. Ülke riski artınca yabancı kreditörlerde daha yüksek faizden veriyorlar yeni fonları...
TOPLANTI 24'ÜNDE!
Kurultaydan sadece iki gün sonra yani 24 Mayıs'ta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun toplantısı olacak. Kritik sorular şunlar; PPK faiz koridorunu daraltmaya devam eder mi? İkincisi PPK politika faiz oranında 25 baz puan indirim yapabilir mi? Hadi bir üçüncü soruyu ekleyelim; sıkı duruşundan taviz verir mi ya da sıkı duruş ibaresini yumuşatabilir mi?
Siyasi faktörleri arındırır ve Türkiye ekonomisinin temel makroekonomik parametrelerine göre yanıt vermek istersek; birinci soruya evet 24 Mayıs'ta faiz koridorunun üst bandında 25, düşük olasılıkla da 50 baz puan indirim yapıp koridoru biraz daha daraltırdı diyebilirdik.
İkinci ve üçüncü soruların yanıtları ise her koşulda hayır olurdu.
Neden borç verme faiz koridoru üst bandında 25 baz puan indirim yapardı?
Şöyle soralım; neden geçen aylardaki gibi 50 değil de 25 baz puan aşağı çekerdi? Enflasyon düşüşte... Aynı zamanda kur oynaklığı azaldı. Daha doğrusu azalmıştı.
ENFLASYON NEDEN DÜŞTÜ?
Enflasyondaki düşüşü biraz açalım...
Doğru... Nisan ayında TÜFE ve ÜFE belirgin bir şekilde aşağı geldi. Ama satır aralarında dikkat etmemiz gereken detaylar var. Birincisi enflasyon üzerinde belirleyici faktörlerden gıda grubundaki düşüşte baz etkisinin rolü fazla...
Geçen yılın aynı ayında gıda grubu enflasyonu çok yüksek olduğu için aylık yüzde 1,38 seviyesine geldi. 12 aylık ortalamada ise halen yüzde 8,83 ile ortalama enflasyonun üzerinde...
İkincisi maliyet enflasyonu (Yİ-ÜFE) yüzde 2,87'ye kadar inmesine rağmen firmaların üretimi içi gerekli olan sermaye mallarında enflasyon yüzde 8,25'lerde... Ara mal grubu da aynı şekilde ortalamanın iki katı üstünde... Kısacası enflasyondaki düşüş şimdilik kalıcı değil.
Toparlayalım... Merkez Bankası'nın hem enflasyon hem de siyasi gelişmeler yüzünden artan kur oynaklığı sonucu hareket alanı biraz daraldı. Bu yüzden Mayıs ayını pas geçme olasılığı yükseldi. Eğer iyimserlik sinyali vermek isterse de faiz koridorunun üst bandında sadece 25 baz puan indirim yapabilir.
