İlk görüşte aşk mı, o da ne?
Olmaz dedim çeyrek asır boyunca, inanmadım. Aşka inanmazlık değil de, aşkla imtihanı sert olanların çekingen tavrıydı bir bakıma. Hayat öyle bir noktaya getiriyor ki insanı, doğru bildiğin yanlış, yanlış bildiğin doğru oluveriyor. Öğrenilen en büyük bilgi ve erdem, bir şeyden haberdar olmadığımız değil mi?
Bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz ve olan bitene vakıf olmadan göçüp gideceğimiz...
Yıldırım aşka, bir anda evlilik kararına ya da kısa sürede alınan hayati kararlara ne sebep oluyor?
Çok basit aslında. Yaşananlar, birikenler, kırıklar, çatlaklar, sonuçta da ne istediğini keşfetmekten çok ne istemediğine karar vermek. Gurme olmak gibi, aşkta isabetli karar vermek. Bir yemeğin tadına minik bir kaşıkla bakan ve en ince ayrıntısına kadar detay veren bir usta tanımıştım, içindeki baharatların miktarına kadar doğru tahmin etmişti....
Her hikayeyi yemek örneğiyle anlatmak büyük keyif benim için.
Okuyucum da alıştı artık, yıldırım aşkı anlatacağım bu şekilde. Bir damak zevkiniz var ve bir lezzet peşindesiniz. Önerilen restoranları deniyor, emek harcıyor, zaman geçiriyor, bir şekilde karnınızı doyuruyorsunuz. Ama olmuyor, zaman içinde ne istediğinizi değil de ne istemediğinizi öğreniyorsunuz.
Bu olmaz, bu bana göre değil, bu şişkinlik yaptı, bu uykumu kaçırdı, bu şişmanlatıyor, bu iyi görünüyor ama lezzetsiz, bu lezzetli ama sunumu kötü diyorsunuz... Bir lezzet peşindesiniz, iyi bir sunumu olsun, tadı benzersiz olsun, kilo aldırmasın, her zaman yeseniz de bıkmak istemeyeceğiniz bir aroması olsun, umami deyince aklınıza başka bir şey gelmesin istiyorsunuz.
Olmuyor da olmuyor... Sonra bir gün geliyor, hiç aklınızda yokken girdiğiniz sıradan bir lokantada dünyanın en leziz yemeğiyle karşılaşıyorsunuz...
İnanılır gibi değil, çok pahalı olmalı diye düşünüyorsunuz ama değil, bitmiş midir diye düşünüyorsunuz ama "var" diyorlar. Yo, şahane görünen bir tabak yemek, hem de bu kadar zaman sonra, kesinlikle midemi kaldırır hiç tadına bakmasam mı diyorsunuz. Hatta yanınızdaki en yakın arkadaşınız uyarıyor, "aman yeme, sana ağır gelir"... Dyanamıyor ve tadına bakıyorsunuz....
AŞKLAR YAKALASIN
Her zaman istediğiniz yemek bu, beklediğiniz tat dudaklarınızda....
Komik bir örnek gibi durabilir ama benim şu saatten sonra yıldırım aşktan ve bir anda alınan evlilik kararından anladığım bu....
Hayat her saniyesiyle sürprizlerle dolu, bitmiyor. Ben son nefeste bile bitmediğine inanırım ya neyse... En güzeli de kötü deneyimler... İyi ki varlar, iyi ki bizi var ediyorlar.
Hayatımızdan çıkıp gidenlere selam olsun.
İyi ki gittiler, iyi ki kapılar kapandı diyeceğiniz aşklar yakalasın sizi... Sizi de...
Bir kapı tam olarak kapanmadan, diğeri açılmıyor. Gönül temizlenmeden, yeni aşka yer açılmıyor. Evet insan bir anda aşık olabilir, birini kendine aşık edebilir ve eğer rızası varsa, karşılıklı emek harcanacaksa, bir ömür aşık kalınabilir...
Yıldırım aşka nereden mi geldim, ağır aksak hikayelerden, pamuk ipliğine bağlı yalan sevdalardan, kandırmacalardan, kendini bilmezlerden. Öyle bir an yaşanıyor ki, evet işte buymuş diyorsunuz...
Evet, işte bu adam...