Türkler, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Sevr Antlaşması'yla Anadolu'nun küçük bir bölümüne hapsedilmek istendi. Fakat Türk Milleti ayağa kalktı ve "Misak-ı Milli sınırlarımdan vazgeçmem" dedi.
Atatürk önderliğinde verdiğimiz Kurtuluş Savaşı'nda bağımsızlığımızı kazandık ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduk. Atatürk, "Türk, öğün, çalış, güven" ve "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözleriyle Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında toplumda oluşan psikolojik çöküşü durdurup bu millete özgüven aşılamaya çalıştı.
"SATILIK"LARI KULLANDILAR
Fakat, savaş döneminde bize topla tüfekle saldıranlar bu defa üzerimize psikolojik harp metotlarıyla geldi. "Türk yapamazdı", "Türk düşünemezdi", "Türk bilim ve teknolojiden ne anlardı?"...
Türkler bu şekilde uyutulacak ve bir daha asla ayağa kaldırılmayacaktı...
Maalesef ki, bu propagandanın en ateşli savunucuları da bizzat içimizden, gönüllü veya gönülsüz, bilinçli veya bilinçsiz devşirilen satılık zihinler oldu...
Türklerde bir aşağılık kompleksi oluşturmaya çalışıldı.
ATILIMLAR DURDURULDU
Bu süreçte milletimize özgüvenini tekrar kazandıracak atılımlar da hep doğum aşamasında bertaraf edildi...
Bunun en bariz örnekleri yerli uçak ve yerli otomobil üretiminde yaşandı. Uçak üretirken, "Ne gerek var, biz size satarız" dediler ve fabrikamızı kapattırdılar.
İlk yerli otomobilimiz 'Devrim' için 1961 yılında yola çıktığımızda da "Türkler otomobil yapamaz", "Ne gerek var üretmeye, biz üretiyoruz size satarız" dediler... Ancak, o günkü zor koşullara rağmen 'Devrim'i ürettik.
Fakat maalesef, 'Devrim' ilk sürüşünde yolda bırakıldı!
İşte bu, içimizdeki özgüvene vurulan en büyük darbelerden biri oldu...
YENİDEN YÜKSELİŞ DÖNEMİ
Ancak bu millet nasıl 1. Dünya Savaşı'nın ardından küllerinden doğup dirildiyse yeniden ayağa kalkıp 'yükselişe' geçmeyi başardı...
Bu yükselişi başlatan da şüphesiz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Türkiye son 15 yılda birçok atılım yaptı.
"Türkler hiçbir şey yapamaz, hiçbir şeyden anlamaz" diyenlere inat, "En iyisini yaparız ve yapıyoruz" demeye başladık...
Yani 'asıl devrimi' zihinlerimizde yaptık... Yerli İHA ve SİHA'larımız, Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprülerimiz oldu. Yine yapamazsınız dedikleri İstanbul Havalimanı'nı, İzmir-İstanbul Otoyolu'nu, hızlı tren hatlarını, Marmaray ve Avrasya Tünellerini, ATAK helikopterlerimizi, kendi milli gemi, tank, denizaltımızı yaptık.
Milli jet gibi daha birçoğunu da yapıyoruz.
Bu arada artık, kabuğuna çekilmiş bir ülke olmaktan çıktık. Suriye başta olmak üzere Katar'dan Somali'ye kadar birçok ülkede askeri varlığı olan bir devlete dönüştük.
BÜYÜK GURUR YAŞADIK
İşte dünkü gurur günümüz... 58 yıldır süren "Türkler otomobil üretemez" propagandasını yerle bir ettik. Bizi aşağılamaya çalışanların önüne dünyanın en son teknolojisine sahip araçlarımızı koyduk...
1961'de 'Devrim' ile yarım kalan yerli otomobil rüyamız artık gerçeğe dönüştü.
Şimdi sıra fabrika kurma, seri üretim ve dünya pazarlarına açılmada...Onu da başaracağımızdan şüphemiz yok...
Dedik ya "Yükseliş dönemi başladı" diye...
O yükselişin henüz çok başındayız...
Biliyoruz bu yükselişten korkanlar bizi bugünlerde yeniden yapmaya çalıştıkları gibi bölüp parçalayarak durdurmak isteyecekler. Ancak, artık çok geç kaldılar.
Bu milleti bu saatten sonra durdurmaları mümkün değil...