Başrolde yine kadına şiddet
Her kafadan bir ses. Herkes kendine göre yorum yapıyor. Psikologların ve sosyologların yaptığı açıklamalar sonucu değiştiriyor mu? Kocaman bir HAYIRRRR...
Geçtiğimiz hafta hepimizi yasa boğan bir bomba haberin medyaya düşmesiyle yine içimize bir korku çöreklendi.
Özellikle biz kadınları ürküten bir haberdi;
Ordu'da kendi evinin önünde bıçaklı saldırıya uğrayan balerin Ceren Özdemir hayatını kaybetti. Genç balerinin ölümü yakınlarını yasa boğarken, 'NEDİR BU VAHŞET?' sorusunun cevabını bulamıyoruz, çünkü her zaman olduğu gibi yine meçhul. Son bir ay içinde 39, son 19 ay içinde 652 kadının cinayete kurban gittiğini duyuyoruz. Bu rakamlar daha da çoğalabilir.
EKONOMİK GÜÇLENME
Aşk cinayeti, kıskanç aşık cinayeti, namus cinayeti diyerek, kadınları katletme hakkına nasıl sahip olunabiliyor anlamış değiliz. Geçmişte Halide Edip Adıvar'ın romanı "VURUN KAHPEYE"nin konusunu birçoğumuz hatırlamayabiliriz, fakat yine kadın cinsiyetine yüklenen ve idealist Aliye öğretmenin toplumsal kurallar arasında sıkışmış yanlış anlaşılmalar sonucunda gördüğü ezaları vurgulamaktaydı.
Sosyal hayatlar ve kültürler şekil değiştirse de, başrolde yine kadına şiddet var.
Günümüzde kadınların eğitim seviyesinin ve ekonomik gücünün artmasıyla birlikte, evlilikte klasik kadın ve erkek rollerinin değişmeye başladığına işaret eden Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Barış Erdoğan, evliliklerde rollerin yeniden müzakere edilmeye başladığını söylüyor. Kadınların güçlenmesiyle birlikte, kadına yönelik fiziksel şiddetin bir süre daha artma trendinde olacağını kaydeden Barış Erdoğan, bu sorunun çatışma ve müzakere yoluyla fiziksel şiddete varmadan çözüme kavuşturulması gerektiğini vurguluyor.
KİMLİK ARAYIŞI
Son dönemlerde cinayetlerin en çok işlendiği yerlerin çoğunlukla büyükşehir olması da oldukça anlamlı. Evde yaşanan kültür ile dışarda yaşanan kültür arasındaki fark, kendini kimlik arama olarak göstermekte, aynı zamanda bu fark, kadının eşi için "BAŞKALDIRI", Kadın için ise fırsat ve çözüm alanı olarak görülmektedir. Nedense sosyalleşmek, karşı taraf için "yoldan çıkmak" olarak algılanmaktadır.
İslamiyet aslında son derece modern bir dindir. Geçmişte medeni kanun öncesi bile erkek kadına özgürlüğünü iade eder, başka evlilik yapma şansını verirdi.
Sonuçta her iki cins de, farklı evlilikler yapabilir. Nerden nereye geldik. Bence biz medeniyeti algılama yetimizi kaybettik.
Erkeklerimiz; öfkelerini, hırslarını, komplekslerini, oburluklarını bir kenara bıraksınlar.
"HEM YARDAN HEM SERDEN VAZGEÇMEM" duygusunun bedelini "MELEK" kadınlarımız, bu dünyadan kanatlanıp uçarak, ödemesinler.
Hepimizin başı sağ olsun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.