Kurumlarda ve bir çok sektörde yaşanan 'suistimaller' yıkıcı zararları bakımından özenle incelenmesi gereken ve önlenmesi gereken vakalardır.
Rekabetin yoğun yaşandığı iş dünyasında, kurumlar fark yaratabilmek adına kıyasıya çabalarken bir yandan da operasyonel ve kurumsal süreçlerini geliştirmek için yöntem ve strateji üretmeye gayret ederler. Ancak bazen bu çabalar kötü niyetli çalışanlar tarafından suistimal edilebilmektedir.
Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Derneği'nin verilerine göre, şirketler cirolarının yüzde 5'ini suistimaller nedeniyle kaybediyor. Bu tutarın dünya çapındaki karşılığı ise 4 trilyon dolar kayıp anlamına geliyor. Suistimal kayıpları yüzde 5'ten yüzde 2'ye inerse global piyasalarda yaşanan kayıpların önlenmesi ile üretim, teknoloji, finans, araştırma ve geliştirme faaliyetleri artacaktır. Suistimali özetleyecek olursak; "kurumlarda çalışanların yetki-görevlerini kötüye kullanarak, yöneticilerini, hissedarlarını veya paydaşlarını yanıltması, kendi çıkarı için kurumlarına maddi ve manevi zarar vermesidir. Bu zararlar kurumun aktiflerinin kötüye kullanılması, yolsuzluk eylemi ve mali tablo suistimali şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
BİR SUÇ OLMASINA RAĞMEN
Suistimal vakalarında en sık karşılaşılan; varlıkların kötüye kullanılmasıdır. Zimmete para geçirmek, kayıt dışı tahsilat yapmak, paravan şirket kurarak müşteri çalmak, fazla masraf ve gider göstermek, hayali bordro ödemesi yapmak vb. gibi farklı usulsüzlüklerdir. Bu suistimallere başvuranlar sahte belgeler yaratarak, kayıtları değiştirebilmektedir. Hileli Finansal Tablo suistimal türünde ise net varlıkların ve gelirin yüksek veya düşük gösterilmesi söz konusudur.
Bunu yapanlar mali performansı olumlu veya olumsuz şekilde değiştirerek kendilerine menfaat sağlamaktadır.
Satışları yüksek göstermek adına, müşterilerle anlaşarak dönem sonlarında yüksek tutarlı faturalar kesmek hileli finansal tabloya bir örnektir. Bu örnekler çoğaltılabilir. Yolsuzluk vakaları ve ahlaki olmayan davranışlar ise, rüşvet ve gücün diğer usulsüz kullanımıdır.
Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsü'ne göre, "suistimal bir kişinin kendisine verilen gücü kişisel kazanç sağlamak amacıyla kötüye kullanması" olarak tanımlamıştır.
Yasal olarak da suistimal suç olmasına rağmen, bazı kişilerce yapılmaktadır.
DENETİMLE ÖNLEMEK MÜMKÜN
Bu konuda ünlü kriminolog Donald R. Cressey "Suistimal Üçgeni" adlı bir teori geliştirmiştir. Cressey, doktora tezi için 1950'li yıllarda geliştirdiği hipotezde, suistimal nedenlerini üçe ayırmıştır:
1 - Çalışanın finansal bir baskı altında olması
2 - Sorunlarını çözebilmek için fırsat kovalaması ve bunu haksız ve gizli bir şekilde yapması
3 - Kendisini haklı görmesi ve göstermesi şeklindedir. Suistimalin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Ancak önlemek mümkündür. Suistimalcilerin çalışanlar olduğu gerçeğinden hareketle, her şeyden önce doğru kişi ile çalışmak önemlidir.
Vicdanlı, ahlaklı, hamuru düzgün insanları işe almak gerekir. Ancak en iyi niyetli insanların bile zaman içinde değişebildiği de görülebilmektedir. Bu nedenle kişiler güvenilir olsa bile iş süreçlerinde sıklıkla kontrol etmek, raporlama istemek, yazılı kurallar koymak gerekir. Bir tetkikçi olarak belirtmeliyim ki, suistimali önlemede iç denetim büyük fayda sağlamaktadır. Uzmanların yaptığı denetimler, çapraz sorgular, doğru sorular hataların bulunmasında ve suistimalin önlenmesinde kritik rol oynamaktadır.
Suistimal vakaları kurumların itibarlarını yok ettiği gibi girişimcilerin iflas etmesine ve ağır hukuki yaptırımlar yaşamasına da yol açmaktadır. Kurumlar iç denetim faaliyetlerine önem vermeli, faaliyet alanlarına göre belirli periyotlarda danışmanlık şirketlerinden denetim hizmeti almalıdır. Unutmayalım ki, önlemek ödemekten daha ucuzdur.