Son günlerde herkesin dilinde olan ve nice konuşmanın referans noktası olan bir hanımefendi var. Kendisi bir video çekmiş ve orada özetle şunları söylüyor:
MUADİL PARFÜMLER
-Neden muadil parfümler kullanıyorsunuz? Oysa biz gerçek parfümlere onca parayı sırf bu yüzden veriyoruz; siz FAKİRLERLE aynı kokmayalım diye... Üstelik uçakta da yine siz FAKİRLERLE yan yana oturmamak için bu paraları ödüyoruz. Hanımefendi, ifadesinde olmasa da mantığında haklı. Evet, insanlar 'özel hissetmek için' bir ürün ya da hizmete ekstra ödeme yaparlar. Hatta markalar sadece bunun için var. Üstelik özdeğerimiz ne kadar düşükse, daha da özel hissetmek istiyoruz. (Örneğin bu duygu için lüks spor bir otomobil satın alınabiliyor. Hatta bazılarımız için bu da yeterli gelmiyor, o aracı altın ya da kürkle kaplatabiliyoruz.)
ÖZEL HİSSETMEK
Evet, (aslında 'zaten' öyle olsak da) kendini özel hissetmek bazılarımız için insani bir ihtiyaç. Öyle de bunu bir kesimi aşağılayarak yapmak hiçbir şekilde insani değil. Üstelik bir grup insandan en çok nefret eden kişi kimdir, biliyor musunuz? O mevcut gruptan (bu durumda bakınız 'fakirler' (!)) çıkabilmek için çok çaba göstermiş, hatta gruptan fizikten ayrılmış olsa da (bir şekilde köşeyi dönmüş) ruhen ayrılamamış olanlardır. İşte onlar, kendilerine 'eski halini' anımsatanlarla bir arada olmaya asla katlanamazlar. Misal, varoş, şehrin belli bir kısmını ifade eden konum adıdır. Varoşta yaşamak, sosyoekonomik bir haldir. 'Varoş olmak' için ise varoşta oturmak da yetmez. O, kendine özgü bir ruh halidir. Özetle, varoştan çıkabilirsiniz ama varoş sizden kolay çıkmaz. Bu yüzden 'görgü' kelimesi vardır. Varlığın hazmedilebilmesi için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Ancak bu zaman sonunda varoş sizden çıkabilir. Aksi takdirde arafta kalırsınız. Size eski halinizi hatırlatan herkese savaş açarsınız. Bu arada; biri de çıkıp diyebilir ki; "Aslında ben katılıyorum hanımefendiye... Mesela ben de uçakta ekonomi sınıfında oturduğumda bilsem ki yanıma bu hanım gelip oturacak, ben de business bilet alırım. Ruh fakiri biriyle aynı havayı solumak istemem." Der mi der, yani...
TANINMAK
Üstelik bu fakirler temalı konuşmanın bir diğer yanı da var: Bilinmek. Her ne koşulda olursa olsun tanınmak. Hanımefendi bu konuşmayı yaparken her şartta tepki alacağını bilmiyor olabilir mi? Tabii ki hayır. Gayet iyi biliyor. Zaten işin amacı bu. Sosyal medyanın algoritmasını iyi biliyor. Bu algoritma birler ve sıfırlarla çalışıyor. Tepki alacak her davranış, konuşma bir. İstediğiniz kadar iyi olun, diğerleri sıfır. Hanımefendi bu şekilde (reklamın iyisi kötüsü olmaz hesabı) ismini büyütüyor. Halil İbrahim Göker'in de sayfasında belirttiği gibi...
HESTRARUS GİBİ...
Aynen Artemis tapınağını yakarak tarihe geçen Hestratus gibi. Bu yüzden de bu tür konuşmaların çığ gibi büyümesinin sebebi budur: Hestratus sendomu....
