Geçen gün İzmir kökenli çok tecrübeli bir gazeteci ile iftar sonrası sohbeti yapıyorduk. Yeni Asır'ın marka değerinin Hürriyet Gazetesinden de Sabah Gazetesinden de fazla olduğunu söyledi bana. "Hatta" dedi, "Doğan Medyanın sahibi Aydın Doğan'ın en büyük hayali Yeni Asır gibi bir gazeteye sahip olmaktır ve bunu etrafına söylemiştir, İstanbul'da herkes bilir". Bu sözlerin arkasından ben "Ama Yeni Asır'ın tirajı yüz bin filan olmalı, şu an da o seviyelerde değil" dedim. Anasından gazeteci doğmuş olan arkadaşım bu sözlerim karşısında şunları söyledi: "Bak, hiç öyle değil. Daha geçen gün bir üniversitenin yaptığı araştırmayı gördüm. Ege'de en etkili kamuoyu oluşturma gücü tartışmasız biçimde Yeni Asır'da. Bunda rakipsiz. Araştırmada insanlar, Yeni Asır'da reklamı yayınlanan ürünlere daha çok güveneceklerini söylüyorlar. Yani, aynı zamanda reklam verenler için de en doğru mecra Yeni Asır". Genel Yayın Yönetmenimiz Şebnem Bursalı'nın ve Yeni Asır'ın vefalı çalışanlarının dikkatine sunarım, durum ve ahvalimiz budur.
YENİ ASIR'DA OLMAK...
116 yaş gününü kutladık Yeni Asır'ın. Çok görkemli bir tarih bu. 3 asra tanıklık etmek ve sizin böyle bir tarihsel mecrada günlük yazılarınızın yayınlanması gerçekten insanın içini titretiyor. İnsanda kozmik, zaman ve mekan dışı duygular uyandırıyor. 2007 yılında, o gün bana yazmam için teklif getirenler Sabah Gazetesinde yazmamı istemişlerdi. Ben "Hayır, mümkünse ben Yeni Asır'da yazmak isterim" demiştim. Bana bu teklifi yapan yöneticinin şaşkın bakışlarının ona "neden Yeni Asır"ı anlattıktan sonra nasıl hayret ifadesine dönüştüğünü dün gibi hatırlıyorum. Yeni Asır'da yazmak istedim, çünkü yeni Asır Türkiye'nin dünle bugünü arasındaki sembolik ilişkiyi yaşatan tek gazetesiydi. Bugün bile Türkiye'deki toplam gazetelerden daha itibarlı bir gazete Yeni Asır. Nitekim, kartvizitimizi gösterdiğimiz her yerde Yeni Asır mensubu olmak bize ilgi gösterilmesine sebep oluyor.
BU SADECE BİR GAZETE MİDİR?
Zaman zaman şu soruyu kendime sorarım: "Ben Yeni Asır'ın en çok neyini seviyorum?". Hiç şüphesiz devrimciliğini. Yenilikçi ve değişimci ruhunu. Gazetede yazan büyüklerimizin köşelerinde yazdığı teknik yenilikçilikten söz etmiyorum ben. Bir zihniyet ve tavır olarak her vakit yeni kavramların, yeni düşüncelerin peşinde olan bir gazete olması benim üzerinde durduğum. Bakın, 1908 Meşrutiyet'in ilanı bizim tarihimizde çok büyük devrimdir. Bugünkü demokratikleşmeyle birebir örtüşür 1908. O zamanki adıyla Asır, risk alarak destekler Meşrutiyet hareketini. Bugün logosundaki "Yeni" sıfatı o cesur kararın bugüne intikal eden yadigarıdır. Sonra, İzmir günleri. 1930'da o günün demokrasi hareketi olan Serbest Fırka'yı destekledi Yeni Asır; hem de bütün riskleri göze alarak. Ve 1946. Sonuna kadar Demokrat Parti'nin arkasında durdu. Menderes'i destekledi, ona yoldaşlık yaptı. Bu ilkeli tutumu, Yeni Asır'ın güvenilir haberciliğine hiçbir vakit halel getirmedi. Sonraki devirlerde de Yeni Asır her zaman demokrasi savaşı verenlerin yanında olmuştur. Bugün İzmir'in üzerinde iğreti bir kostüm gibi duran "Demokrat İzmir" mottosu, biraz da Yeni Asır'ın oluşturduğu bir tanımlamadır. Ama gün geldi Yeni Asır'da bütün kurumlar gibi geçici bir anlam kaymasına uğradı. Konjonktürel ilişkilere kurban edilmek istendi. Tarihsel ana ekseninden kaydırıldı. Başka seslerin başka renklerin hakim olmaya başladığı bir gazete oldu. Bana göre Yeni Asır ekseninden kaydığı için İzmir'de "Demokrat İzmir" olmaktan uzaklaştı. Ancak tabiatın kanunudur, "her şey aslına rücu eder". Bugün Yeni Asır aslına, gerçek kimliğine dönmüştür. Yeni Asır demokrat bir gazetedir. Umarım İzmir de yeniden "Demokrat İzmir" olur.
YENİ ASIR'IN BÜYÜKLERİ
Bugün üzerinde durulması gereken bir husus daha var: Yeni Asır'ın büyükleri. Erkin Usman, Şevket Özçelik ve Selamettin Bayındır ağabeyler. Ve tabi Gürkan Ertaç ağabey, Ahmet Yazıcıoğlu ağabey. Hepsinin ortak özelliği, hem iyi insan hem de iyi gazeteci olmaları. Yeni Asır'la yolculukları kiminin yarım asra yaklaşmış, kiminin yarım asrı da aşmış. Ben onların varlığının Yeni Asır için büyük bir üstünlük vesilesi ve büyük bir imtiyaz olduğunu düşünüyorum. Selamettin Ağabey'in Yeni Asır'ı "on yıllardır çoluk çocuğumun rızkını sunan ulu çınar" diye nitelemesi, o ifadedeki vefa ve sadakat beni gerçekten duygulandırdı. Erkin Ağabeyin nefis yazıları, Ahmet ağabey'in sosyal sorunların üzerine giden keskin kalemi, Şevket Ağabeyin yarım asırlık gazetecilikten sonra hala gözlerinden dışarıya fırlayan zeka pırıltıları benim hep izlediğim, sevdiğim, değer verdiğim vazgeçilmezlerim. Allah onlara uzun ömür nasip etsin ve hiç başımızdan eksik etmesin.
Nice asırlara birlikte
