Hafta boyu yorumlar yapıldı, gerek TV'lerde, gerekse basında.
G.Saray'ın en zayıf halkasının defansı olduğu, göbekte Semih ile Ahmet Çalık'ın uyum sağlamasının zorluğuna değinildi, ayrıca Sabri ve Carole'un da, F.Bahçe'nin Lens, Volkan Şen ve Alper'le gelecek hızlı ataklarına dayanmasının zor olduğunda birleşildi.
Ama bizim Hollandalı'da yürek nerde?
Volkan'ın yerine Aatif'i koyarak Mehmet Topal'la birlikte orta sahayı kalabalıklaştırarak, G.Saray'ın Bruma ve Yasin'le yaratacağı tehlikeleri frenlemeyi düşünmüş. Yani puan puandır hesabı. Ne kadar büyük hata? Sen bu maçı kazanamazsan zaten ligdeki defterin dürülüyor. Çünkü G.Saray 3 puanla kopup gidecek, Trabzonspor da seni yakalayacak.
Koca F.Bahçe'nin maç boyunca yaptığı tek atak gol oldu. Sarı-lacivertliler özetle ballıydı.
G.Saray devre boyu 64'e 36 gibi oynama yüzdesiyle baskılı göründü ama onlar da doğru dürüst pozisyona giremedi. Şener'in ikramı pasla Sneijder'e bir gol fırsatı doğdu, Volkan fırsat vermedi. Yani ballandıra ballandıra futbol beklediğimiz derbi futbol fakiri olarak karşımıza çıktı. G.Saray'ın ikinci devredeki çabası da gol getirmediği gibi, Fener, "Atan kazanır" diyerek Josef'le son dakika golüyle bayram yaptı.
MAÇ İZLEMEYİ ÖĞRENSEK
G.Saray, "Vur, kır,parçala, bu maçı kazan" taktiğiyle tansiyonu yükseltmeye çalıştı. Daha seremoni yapılırken Sabri'nin, Volkan'la tokalaşmamak için ayakkabısını bağlaması ilk işaretti. Lens'in yaka paça indirilişi, ardından Podolski'nin, Mehmet'i hiç gerek yokken itmesi, tribünleri alevlendirip maça ortak etmenin işaretleriydi. Ama onlar bunu takımlarını desteklemek yerine F.Bahçelileri yaralamak olarak algılamışlar ki, kaleci Volkan'ı pet şişe, çakmak yağmuruna tuttular. Derbide elbette kazanmak önemli ama biraz da insan gibi maç seyretmeyi öğrenebilsek. Avrupa'da bizden daha kaliteli derbilerinde R.Madrid- Barca'da şarkılar söyleniyor, gık çıkmıyor.