Süper Lig'in ikinci haftasında Göztepe, İzmir'de taraftarının önünde Fenerbahçe'ye karşı sahaya çıktığında, aslında bir maçtan çok daha fazlasını oynamaya hazırlanıyordu. Rize deplasmanında sergilenen enerjik ve diri futbol, bu karşılaşmanın da ipuçlarını vermişti. Sarı-kırmızılılar, güçlü rakibine karşı korkusuz bir kimlikle sahaya çıktı.
Stoilov'un öğrencileri, daha ilk dakikalardan itibaren Fenerbahçe'nin oyun kurmasına izin vermedi. Orta sahada Semedo, İbrahim Muhammed ve Fred'i adım adım takip eden Junior'un sıkı markajı, sarı-lacivertlilerin pas kanallarını kesti. Kanarya yalnızca Archie Brown'un sol kanattaki bindirmeleriyle nefes almayı denedi. Ancak Göztepe, rakip ceza sahası çevresinde sürekli baskı kurarak oyunu kendi istediği yöne çevirmeyi başardı.
Açık söylemek gerekirse, maç öncesi yaptığım analizde "Göztepe önde basmalı, çok koşmalı, mücadele etmeli ve rakibini yıldırmalı" demiştim. Sahada gördüğümüz tam olarak buydu. Oyuncular, terlerinin son damlasına kadar savaştı. 10 kişi kalmalarına rağmen geriye yaslanmadılar, agresif oyunlarından ödün vermediler.
İlk yarıda yakalanan üstünlük, aslında Göztepe'nin bu sezon hangi kimlikle yoluna devam edeceğini özetler nitelikteydi: topa sahip olan, rakibini boğan ve oyundan korkmayan bir takım. Belki şans biraz yanlarında olsaydı, tabelaya da yansıyacak bir üstünlük izleyebilirdik.
Son düdükle birlikte skor ne olursa olsun, sahadaki mesaj gayet netti: Bu Göztepe, Süper Lig'de çok can yakacak.
