Her insanın bu dünyadaki rızkı bellidir. Çünkü Allah (c.c.), ezelde bunu belirlemiştir. Zuhruf Süresi 32. ayetinde "Onların dünya hayatındaki geçimlerini biz taksim ettik" buyurulurken bazı insanlar kendisi için belirlenen bu rızkı helal yollardan çalışarak kazanır. Bazıları ise daha fazla kazanmak uğruna haram yollara sapar. Allah (c.c.) çalışmayı emrettiği için çalışarak rızkını kazananlar ibadet sevabı ile bolluk bereket içinde yaşarlarken, haram yola sapanlar hem kazandığının bereketinden mahrum kalır hem de felakete sürüklenir.
Makam mevki uğruna gözünü hırs bürüyenler işi daha da ileri götürebilir.
İşte burası en tehlikeli noktadır. Yani münafıklık. Yalan, ikiyüzlülük, gösteriş, emanete hıyanet gibi özellikler taşıyan bu kişilerin hem dünyası hem de ahireti berbat olur.
Güzel ahlakı emreden İslam, ahiret hayatının selameti gibi toplumsal hayatın huzur ve güveni için de insanları ikiyüzlülükten men etmiştir. Hazreti Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" sözü ne kadar yerindedir.
İnkar edip bunu açıkça söyleyen kafirler gibi iman etmediği halde sadece dünya menfaati için inanmış gibi görünenlerin de büyük hüsrana uğrayacağı ayet ve hadislerle açıkça belirtiliyor.
"İnsanların bir kısmı da inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık." derler (akıllarınca) Allah'ı ve inananları aldatmaya çalışırlar. Halbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar." (Bakara Süresi 8-9. ayet)
En alçak tabaka
Münafıkların cehennemin en aşağı tabakasında olduğuna "Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar.
Onlara bir yardımcı bulamazsın" (Nisa Süresi/145) ayeti ile işaret edilir. Tevbe Suresi 68. ayetinde ise "Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır" buyurulmuştur.
Alametler
Münafıklığın alametlerine gelince...
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuştur : "Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, vadettiğinde vaadinden döner, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder." (Tirmîzî, Îman, 14) Fark ettiyseniz münafıklığın alametlerini sayarken genellikle güvenilirlik konusu ön plandadır. Yani emanete hıyanet etmemek, yalan söylememek ve sözünde durmak. Buradan da anlaşılacağı gibi bu özellikleri taşıyan bir insan münafık olmaktan uzaklaşır.
Hz. Ömer'in endişesi
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Tebük seferi dönüşünde, sırdaşı olarak gördüğü Hz. Huzeyfe'ye (r.a.) münafıkların ismini söylemişti. Huzeyfe (r.a.) da bu sırrı ölünceye kadar muhafaza etti.
Hz. Ömer (r.a.), Rasul-i Ekrem s.a.v.'in vefatından sonra bir cenaze olduğunda Hz. Huzeyfe'yi takip eder, eğer cenaze namazını kılarsa kendisi de kılar, kılmazsa o da kılmazdı. Çünkü Huzeyfe (r.a.) münafıkları bildiği için öldüklerinde cenazelerini kılmazdı. Hatta Hz. Ömer, Hz.
Huzeyfe'nin isimlerini bildiği münafıklar arasında kendi isminin de olup olmamasından endişe eder, bazen dayanamayıp onların arasında olup olmadığını bile sorardı. Ümmetin en faziletlilerinden Hz.
Ömer'in (r.a.) bile münafıklık hastalığına yakalanma konusunda ömrünün sonuna kadar büyük bir endişe taşımış olması bize örnek olmalı. Allah bizleri münafık olmaktan korusun.