Şeytana uydukları için Hz. Havva ile birlikte Cennet'ten dünyaya gönderilen ve daha sonra tövbeleri kabul edilen Hz. Adem'den (a.s.) itibaren insanoğlu, kıyamet gününe kadar sürekli imtihana tabi tutuldu. Bu imtihanın nasıl kazanılacağı ise belirli emir ve yasakları içeren kurallarla Allah (c.c.) tarafından Peygamberleri aracılığıyla bütün insanlığa bildirildi. Dünyaya gönderiliş ve varoluş amacımız olan imtihan sırrına ermek için bize bildirilen bu emir ve yasakları içeren sistemin adına "din" adı verildi. Dolayısıyla "din" hem bizleri yaratarak hayat bahşeden Allah'a karşı olan kulluk görevimizi nasıl yerine getireceğimizi öğretirken, hem de toplumsal düzeni sağlayarak insanların huzur, güven ve barış ortamı içinde yaşamasını sağlar.
İnsanın kulluk bilinci içinde Allah rızası için ibadetlerini yerine getirirken aileden başlayarak içinde yaşadığı topluma karşı olan sorumluluklarını da yerine getirmesi gerekir. Bencillik yaparak sadece kendi istek ve arzularının peşinde koşmak ve nefsine boyun eğmek ise insanı felakete sürükler.
BAŞKA BİR DİN YOK
Bu nedenle "din" hem dünya hem de ahiret saadeti açısından önemlidir. Dini insanlığa öğreten peygamberlerdir.
Kur'an-ı Kerim'de sadece 25 peygamberin ismi zikredilirken, Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed (s.a.v.) peygamber sayısının 124 bin olduğu bildirilmiştir. Bu da demek oluyor ki Allah (c.c.) biz kullarını hiçbir zaman başıboş bırakmamış ve insanlık olduğu günden beri peygamber de, din de var olmuştur. Peygamberler değişse de bu dinin adı İslam'dır. Yahudilik ve Hristiyanlık diye de bir din yoktur. Yahudilik bir ırkın adıdır. Hristiyanlık ise mesih kelimesinin Yunanca karşılığı olan "khristos" kelimesinden türemiştir. Ali İmran Suresi 19. ayetinde "Şüphesiz Allah katında din İslam'dır" buyurulmuştur. Bütün Peygamberlerin Müslüman olduğuna ise Ali İmran Suresi 67. ayeti apaçık bir delildir. "İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah'ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah'a ortak koşanlardan da değildi."
ILIMLI İSLAM ZIRVASI
İslam'ın emir ve yasakları hiçbir zaman değişmedi. Fakat gönderilen kutsal kitaplar geçmiş kavimler tarafından tahrif edildi.
Ancak Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) gönderilen son kutsal kitap, Kur'an-ı Kerim'in en büyük mucizesi kıyamete kadar tahrif edilememesi ve ayetlerinin değiştirilememesidir.
Günümüzde bile "Ilımlı İslam" zırvalarıyla dinimizi tahrif etmek isteyenler olsa da bunda asla başarılı olamayacaklardır.
Son olarak İslam'ın bazı emir ve yasaklarını kendine göre yorumlayan ve "Müslümanım" diyen bazı kişilere seslenmek istiyorum. Sakın ola ki İslam'ın emir ve yasaklarını kendi kısıtlı akıl ve mantığınızla yorumlamaya kalkmayın. Günah olan bir şeye "günah değil" veya "günah olmaması gerekir", "Bu devirde artık bu geçerli olamaz" gibilerinden yorum yapmak bile "Allah korusun" dinden çıkmaya neden olabilir.
İslam'ın emir ve yasaklarını Allah (c.c.) belirlemiştir. Bunları bize Kur'an-ı Kerim ile bildirmiş, Peygamber Efendimiz de Hadis-i Şerifleri ile bize öğretmiştir. Kur'an ve Sünnet dışında İcma-i Ümmet ve Kıyas ile yüksek ilim sahibi müctehid alimler bize yol göstermişlerdir.
İslamiyeti dosdoğru öğrenmek için bu deliller bize yeter.