Türkiye'nin vatan bütünlüğünü korumak ve sınırlarımıza yönelik terör tehditlerine son vermek için Afrin'de başlattığı "Zeytin Dalı Harekatı", kahraman askerlerimizin cansiperane mücadelesiyle sürüyor. Bu harekat sırasında vatan için canlarını feda ederek şehit olan askerlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına ise başsağlığı ve sabırlar diliyorum.
Vatan savunması için yürütülen bu şanlı mücadele devam ederken maalesef bazı çevreler bu harekatı bir işgal veya sivil halka yönelik bir zulüm harekatı olarak gösterip kara propaganda yapıyor.
Bu bölgedeki terör örgütleri, ülkemizin dört bir yanında sayısız bombalı terör eylemleriyle masum birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olurken, bu olayları görmezden gelerek yapılan harekatı idrak edemeyenler ya da terör örgütleriyle gizli işbirliği içinde olanlar "Savaşa Hayır" çığırtkanlığı yapıyor.
Bizler tarihin hiç bir döneminde işgalci veya saldırgan bir millet olmadık. Dinimiz İslamda evimize, malımıza, vatanımıza saldırılmadığı sürece böyle bir emir yoktur.
Ama ortak evimiz olan vatanımıza bir saldırı varsa ve bu saldırılar on binlerce masum insanın hayatına mal olduysa cihat farz kılınmıştır. Vatanı korumak ve muhafaza etmek Müslümanların ortak görevidir. Bu yolda ölmek de şehitlik kabul edilmiştir.
TOPRAK VE VATAN
Şehitlik, öyle yüksek bir mertebedir ki Hadis-i Şerif'te "Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez.
Yeryüzünde bulunan her şey orada da vardır. Ancak şehid, şehitlik mertebesinin yüksekliğini gördüğü için dünyaya on kere dönüp her seferinde öldürülüp şehid düşmeyi ister." (Buhârî, Cihad, 21;
Müslim, Imâret, 108,109). buyurulmuştur.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Medine'ye hicret edince, orada bulunan Yahudilerle bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşmada geçen önemli maddelerden biri de "vatanları olan Medine'ye bir saldırı olursa beraber savunma yapacakları"konusuydu.
Demek ki vatanımızı korumak için gayri müslimlerle bile anlaşma yapılabilir ve vatan ne pahasına olursa olsun korunması gerekir. Bir Müslüman dinini, namusunu, canını ve malını vatan ve devletiyle korur. Bu toprakların ve içinde yaşayanların korunması ve devam etmesi noktasından vatan, bayrak ve devletin varlığını zorunlu kılmaktadır.
Afrin'deki harekat ile birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı da camilerde Fetih Suresi'nin okunması talimatını verdi. Peki neden Suresi? Biraz da bu konuya açıklık getirelim.
Kuran'ı Kerim'in 48. suresi olan Fetih Suresi, adını "Biz sana apaçık bir fetih müjdeledik" ilk ayetinden alan ve Hudeybiye Barışını fetih olarak belirleyen çok önemli bir suredir. Barışı tarif ederken, onurlu bir zafer ve göz kamaştırıcı bir başarı diye tanımlar, bunu apaçık bir fetih olarak ilan eder. Fetih Suresi, Müslümanların geleceğine dair müjdeler verir. İşte böyIe bir andIaşmadan dönerken Mekke fethini içeren Fetih suresi indi. Sure, müsIümanIarın gönIüne su serpti.
ASKERİMİZE DUA EDELİM
Sure şu fetih müjdesiyle başlar: "Biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin günahından, geçmiş ve geIecek oIanı bağışIasın ve sana oIan nimetini tamamIasın ve seni doğru bir yoIa iIetsin.
Ve AIIah sana şanIı bir zafer versin. O, imanIarına iman katsınIar diye mü'minlerin kaIbIerine huzûr indirdi. Göklerin ve yerin askerIeri AIIah'ındır. AIIah biIendir, her şeyi hikmetIe yapandır." (1-4) .
Rasulullah s.a.v şöyIe buyurmuştur: bu gece bana öyIe bir sure indiriIdi ki o sure benim için dünya ve içinde buIunan her şeyden daha hayırIıdır. (sahihi buhari) bir diğer hadiste: Fetih suresini okuyan kimseye Hudeybiye ağacının altında Muhammed s.a.v e biat eden kimse gibi sevab vardır. (Ubey bin kab r.a dan). İbni Mesud r.a dan: Rasulullah s.a.v. buyurdu ki: Ramazanın birinci gecesinde kim nafiIe namaz kılıp namaz içinde fatihadan sonra fetih suresini okursa AIIah teaIa o kimseyi bütün sene korur. (Ruhul Beyan tefsiri). Fetih Suresi'ni ne kadar çok okur ve sevabını başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ve ailesine ve ashabının ruh-u şeriflerine bağışladıktan sonra askerlerimizin zaferi için dua edersek inşallah Rabbimiz bizlere ihsanıyla muamele eder.