Enflasyon oldukça ciddi sonuçlar yaratan bir ekonomik hastalıktır. Bu nedenle tüm ülkeler, özellikle de gelişmiş ülkeler, yüksek enflasyonla karşılaşmamak için yoğun çaba harcamaktadır. Öte yandan, Hitler'in iktidara gelmesindeki rolü gibi, yüksek enflasyon sadece ekonomik değil, politik sonuçlar da doğurabilmektedir.
Günümüzde özellikle gelişmiş Avrupa ülkeleri ve ABD'nin yüksek enflasyona olan duyarlılıklarının bir nedeni de budur.
Türkiye 1970'lerden günümüze, neredeyse yarım yüzyıldır, dünya geneline oranla daha yüksek bir enflasyonla yaşamaktadır. Bu durum fiyat mekanizmasının işlevini zayıflatmakta, kaynak dağılımını olumsuz etkilemektedir. Çünkü ekonomik birimlere malların kıtlık derecesi hakkında yol göstererek, üretim ve tüketim kararlarını şekillendiren fiyatlar işlevini tam olarak yerine getirememekte, sonuçta bazı sektörlerde aşırı, bazılarında eksik kapasite oluşmakta, ekonomi de bundan zarar görmektedir.
Enflasyon son aylarda hızlı yükseliş eğilimine girmiştir. Ağustos ayında kurlardaki yaşanan hızlı ve yüksek oranlı artışa da bağlı olarak üretici fiyatlarındaki yıllık artış yüzde 46'yı, tüketici fiyatlarındaki artış ise yüzde 24'ü aşmıştır. Bu iki gösterge arasındaki büyük fark henüz üretici fiyatlarındaki artışın perakendeye tam yansımadığını, dolayısıyla da gelecek aylarda perakende fiyatlarında artış yaşanma ihtimali bulunduğunu göstermektedir.
Yüksek enflasyon bir taraftan halkın satın alma gücünü azaltmakta, diğer taraftan da kredi faizlerini artırmaktadır. Bu durumda başta üyelerimiz olmak üzere girişimcilerimizi ikili bir sıkıştırmayla karşı karşıya bırakmaktadır. Bir taraftan satışlar ve gelirler azalmakta, diğer taraftan da finansman maliyetleri artmaktadır.
HER KESİME GÖREV
Devletimiz bu önemli ve aciliyet kazanan sorunu çözmek, yani enflasyonu makul düzeylere düşürebilmek amacıyla Yeni Ekonomi Programının yanında bir de Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı açıklamıştır. Bu program hem devlete hem girişimcilere hem bankalara hem de vatandaşlara bazı görev ve sorumluluklar öngörmektedir.
Programda özetle; perakende firmalarının gönüllü olarak mal ve hizmet fiyatlarında en az yüzde 10 indirim yapması, bankaların kredi faizlerinde indirime gitmesi, kamunun doğalgaz ve elektrik fiyatlarına yılbaşına kadar zam yapmaması yer almaktadır. Bunlar enflasyonla mücadeleye katkı sağlayacaktır. Ancak etkin bir mücadele için enflasyonun yapısal kaynakları ortadan kaldırılmalıdır.
Bu bağlamda dış girdi ve kaynak bağımlılığının azaltılması, yerli üretimin artırılması, enerji maliyetlerinin rakip ülkeler düzeyine düşürülmesi önem taşımaktadır. Vatandaşlarımızın yerli malı kullanma bilincinin daha da artırılması faydalı olacaktır.
Kuşkusuz enflasyonla mücadelede esnaf sanatkarlara da önemli görevler düşmektedir. Zorlu bir süreçten geçtiğimiz bu günlerde üyelerimizin imkanları ölçüsünde maliyet artışlarını fiyatlara daha düşük oranda yansıttıkları görülmektedir.
Bu durum üyelerimizin kar marjını azaltmaktadır ancak esnaf sanatkarlar yaşanılan koşullarda her bir vatandaşın fedakarlık yapmasının zorunlu olduğunun bilincindedir.
DOST KART
Bu noktada İzmir Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği ile Bornova Belediyesi arasındaki örnek işbirliğine de dikkatleri çekmek istiyorum.
İki kurum arasında daha önceden imzalanan Dost Kart projesi ile, belediyeden kartlarını alan üniversite öğrencileri ilçe esnaf sanatkarlarından indirimli mal ve hizmet temin edebiliyorlardı. Artık bu projenin kapsamı genişletilmiş, Bornova'da yaşayan herkesin uygulamadan yararlanabilmesi için ayrı bir protokol imzalanmıştır. İESOB ile Bornova Belediyesi arasında imzalanan dostluk ve kardeşlik protokolü ile hem halka hizmet veren hem de esnaf sanatkarlara destek olan bir proje üretilmiştir. Bu çalışma tüketicilerin alım gücünü destekleme özelliğiyle ayrıca Enflasyonla Topyekün Mücadele Programı'nda hedeflenen ilkelere de paralel bir anlayışı benimsemektedir. Bu vesile ile üyelerimizin ve teşkilatımızın her zaman yanında olan değerli başkanımız Olgun Atilla'ya ve onun şahsında bu protokole emeği geçen herkese camiam adına teşekkür etmek istiyorum.