Çift Yönlü İletişim
Kuruluşları başarılı kılan etkenlerin başında yönetim modeli gelmektedir. Ne denli işletme ve teknoloji yatırımları yapılırsa yapılsın, kuruluşların başarıya ulaşmasında insan kaynaklarının etkili bir biçimde değerlendirilmesi önemli bir rol oynamaktadır. Yatay örgütlenme modeli, sürekli gelişme arayışları ve verimlilik artırma projeleri kurumsal başarı için destekleyici bir ortam oluşturmaktadır. Yöneticiler çift yönlü iletişimi teşvik ederek çalışanların işlere sahip çıkmalarına ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunmaktadır.Çalışan elemanların yaptıkları işlerde verimlilik ve üretim artışı sağlayacak yeni uygulamalar düşünmeleri ve kafalarındaki bu düşünceleri ifade etmeleri yararlı olmaktadır. Bunun için iş yerlerinde her düzeyde çalışan elemanların güven duyacakları ve motive olacakları bir ortamın sağlanması büyük bir önem taşımaktadır. Çalışan elemanların birbirlerini tamamlayan farklı görüşlere sahip olmaları ve farklı becerilerle işlere katkıda bulunmaları gittikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Bu nedenle iş yerlerinde, her düzeyde, entelektüel çeşitliliğin teşvik edilmesi gerekmektedir.
Kuruluşlar, merkezi örgütlenme modelinden yatay örgütlenme modeline geçerek ekonomik üretim hacmine ulaşma, yeni teknolojileri uygulama, uluslararası kalite standartlarına uyum sağlama ve küresel rekabetle baş edebilme konularında kalıcı çözümler bulabilmektedir. Kurumsal örgütlenme sürecinde, iç ve dış iletişimin açık ve güvenilir olması gerekmektedir. İnsan kaynaklarını robot gibi gören bir anlayışla kuruluşların sürekli gelişme sağlamaları söz konusu olmamaktadır. Geleneksel liderlik ve merkeziyetçi yönetim anlayışıyla başarılı olmak artık söz konusu olmamaktadır. Günümüzde değişime ayak uyduramayan kuruluşlar varlıklarını sürdürmekte zorluk çekmektedir. Yoğun rekabet ortamında, büyük ya da küçük kuruluş ayrımı olmaksızın, kuruluşların geleceği doğru tahmin edebilmeleri ve uzun vadeli planlar yapabilmeleri giderek zorlaşmaktadır.Bakış Açısı
Serbest piyasa ekonomisine dayalı küresel rekabeti ve dünyayı saran hızlı değişimi göz ardı edemeyiz. Tüm çalışanlar, işverenler, özel ve kamu kesimi, sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve eğitim kuruluşları artık küresel rekabetle baş etmek zorundadır. Günümüzde kuruluşların başarı olabilmeleri ve başarılarını sürdürebilmeleri kurumsal örgütlenme ve rekabetçi yönetim kavramlarını entelektüel bir bakış açısıyla ele alabilmelerine bağlı bulunmaktadır. Bu süreçte alışılagelen katı hiyerarşi uygulamaları değil, insan kaynaklarının niteliklerini geliştirmeye öncelik veren ve katılımcı yönetim anlayışını gözden uzak tutmayan bir yaklaşım zorunlu olmaktadır.