[Avrupa Birliği (AB) tam üyelik müzakerelerine başlanacağı tarih belirlendikten sonra, Türkiye yabancı basının gündemindeki önemini sürdürmektedir. Her ne kadar Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasına karşı olumsuz tepkiler olsa da ve bu sürecin 10-15 yıl gibi bir zaman alacağı şimdiden söyleniyorsa da, içinde bulunduğumuz günler bizim için çok önemlidir. AB konusu artık "Bana ne?", ya da "Bize ne?" diyebileceğimiz bir konu değildir.
Dış ticaretimiz, ekonomik ve sosyal geleceğimiz için AB ve dünyadaki gelişmeleri yakından izlemek zorundayız. İnsanlarımız AB ile ilgili konularda bilinçlenmelidir. Türkiye'nin dış ticarette ve dünya pazarlarında başarılı olması çok büyük bir önem taşımaktadır. Türkiye'nin daha önce Uluslararası Para Fonu (IMF) ile uyguladığı ekonomik programlar AB'ne tam üyelik ile ilgili müzakerelere başlama tarihi tespitinde olumlu katkılar sağlamaktadır. Avrupa Birliği'ne katılma sürecine yönelik yapılmakta olan yeni düzenlemeler, IMF önerileri doğrultusunda üzerinde çalışılan yapısal reformlar ve bu çabaların oluşturduğu olumlu ortam Türkiye'nin kendi ekonomik potansiyelini daha iyi değerlendirme ümitlerini artırmaktadır.
Almanya seyahatimde yabancı basında izlediğim Türkiye ile ilgili görüşleri bu satırlarda sizlere iletmeye çalışıyorum. Türkiye, geçtiğimiz yıllarda uyguladığı IMF programlarından yarar sağladı. 2001'de yüzde 68.5 olan yıllık enflasyon artık tek haneli sayılara düştü. Bu yıl Türkiye ekonomisinin büyüme hızı yüzde 5'e ulaşıyor. Politik istikrar ve uygulanan başarılı mali politikalar bu olumlu sonuçların alınmasında etkili oldu. Türkiye'nin AB'ye tam üye olması durumunda, AB üyesi öteki ülkelerde olduğu gibi, Türkiye'ye de yabancı sermaye girişi artacaktır.
Türkiye'ye yabancı sermaye girişi geçtiğimiz dönemlerde kısa süreli oldu. Bundan sonra doğrudan yabancı sermaye yatırım projelerinin artacağı beklentisi vardır. Ancak Türkiye'nin AB katılma süreci içinde olması, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye'ye gelmesi için yeterli değildir. Türkiye satın alma gücü paritesine göre 491 milyar dolarlık milli geliriyle AB ülkeleri arasında altıncı büyük ekonomi durumunda bulunmaktadır.
Ancak IMF'nin tahminlerine göre Türkiye'de kişi başına gelir bu yıl 6 bin 949 dolar düzeyine yükselecektir. Satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir Romanya'da 7 bin 431 dolar, Bulgaristan'da 8 bin 279 dolar düzeyinde bulunmaktadır. Türkiye'nin IMF ve AB kriterlerine yönelik ekonomik ve sosyal iyileştirme çalışmalarını sürekli kılması gerekmektedir. Sağlık, eğitim, insan hakları, vergi reformu, yatırım ve istihdam konularında daha etkili önlemlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye AB'ne tam üyelik sürecinde ekonomik, sosyal ve politik açıdan daha iyi bir geleceğe doğru yol almaktadır. Bu yazımı 20 Aralık 2004 tarihli Financial Times'dan aldığım şu satırlarla tamamlamak istiyorum: "Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği, AB için bir yük değil, bir ödül olacaktır. Bu kolay bir süreç değildir. AB üyesi dinamik bir Türkiye'yi inşa etmek artık Türkiye'nin kendi elindedir."]
Bu satırları 25 Aralık 2004 tarihinde Yeni Asır'da yayımlanan "Büyük Fırsat" başlıklı köşe yazımdan aldım.