• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın

BESİM KAZADO

Phanteon meydanında bir kahve molası

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 07 Şubat 2012
Akşamları gençlerin şarkılarıyla coşan Phanteon meydanı, gündüz çeşmenin önündeki bir rock'çunun şarkıları ile yankılanıyordu. Kahvemi söyledim, gözlerimi kapadım. O müzik, kahve kokusu, etrafımdaki insanların, her ama her dilde konuşmaları... Seyahatte olduğumu ciddi olarak hissettim

Roma'da son sabah... Selin'imle kruasanlı, reçelli, peynirli kahvaltımızı ettik ve İstanbul'daki kar yüzünden erken gitmesi gereken kızımız aklı kala kala havaalanına, ben de mağrur mağrur son gezmelere. Tüm dolaşmalar iyi de sondakiler bir başka oluyor. 2 günde daha da kestirmelerini öğrendiğim sokaklardan önce gündüz gözü ile Trevi çeşmesine geçtim. Gece başka güzel olan çeşmenin etrafı gündüz bambaşka oluyor. Antik Roma gladyatörlerini canlandıran animatörler, onlarla resim çektiren yabancılar, birbirlerine sıkı sıkı sarılmış aşıklar, dondurmacı kuyruğu... Geçen ziyaretimde sadece gündüz gidebilmiştim. O hatıralar da canlanıverdi, buyrun... Şaka bir yana bu tarz unutulmaz yerler gece- gündüz bambaşka oluyorlar. Bizim şahane İstanbul boğazımız, kordonumuz, Mardin'in genel görünüşü, Bodrum marinası vs, öyle değil mi? Tam Çeşme'nin karşısında Hotel Fontana var. Coşkulu, renkli, kalabalık bir Roma isterseniz tam size uygun bir otel, odaları, antik servisleri, çalışanları ile...
2 gecedir önünde epey kalabalık bir kuyruk olan Tratoria'ya (eski İtalyan restoran konsepti, hani tam teşekküllü değil de İtalyan yemeği ağırlıklı) öğlen yemeği için uğrayıverdim. Phanteon meydanına giren sokakalardan birinin içinde. 'Antica Trattoria de Pietro' 1812'den beri, evet 1812'den beri hizmet veriyormuş. Öğlen, akşam karşısında bir ikincisi olmasına rağmen tıkabasa dolu. Tipik İtalyan sevenlere şiddetle tavsiye ederim. Dekorasyonu, servisi, serviste olan sahipleri ile unutamayacağıniz yerel yemekleri tadıyorsunuz. Bu arada buranın şefi tavuk spesialitesi olan bir yeri sorduğumda, bir gece önce uğradığımız 'Osteria del Gallo' yu tavsiye edince 'Benden de hızlısınız' dedi. Meğerse oranın şefi de oğlu imiş. Yemek sektörü buralarda babadan oğula geçiyor demek.

GELENEKSEL YEMEKLER

İyi bir yemekten sonra atıverdim kendimi sokaklara, önce eski bir krematoryum olan Phanteon'a bir ziyaret, ardından meydanına. Akşamları gençlerin şarkılarıyla coşan meydan, gündüz çeşmenin önündeki bir rock'çunun şarkıları ile yankılanıyordu bu meydan, yani 'piazza della Rotonda' Eee köşedeki 100 yıllık bistro'da oturmak şart oldu. 'Ritorno al passato Bar- Ristorante'. Yani 'geçmişe dönüş bar- restoran. Kahvemi söyledim, gözlerimi kapadım. O müzik, kahve kokusu, etrafımdaki insanların, her ama her dilde konuşmaları... Seyahatte olduğumu ciddi olarak hissettim.
Navona'ya geçtim. Gündüz bambaşka, sanki Ortaköy... Burada da 'Osteria del Pegno'yu tavsiye ederim. Pizza'nın, makarnanın tradisyoneli için. Yollarda sizin de gideninizin dikkatini çekmiştir, genelde küçük arabalar kullanıdığını fark ettim. Hele hele şehir içinde. Dikkat ettim arabalar bisiklet, minik motorsikletlerle aynı uzunlukta park işgal ediyorlar.

DEĞERLİ ANTİK ESERLER

Bir gece önce önünden geçip hayranlıkla seyrettiğim sütunlara döndüm. Trevi ile Phanteon arasındaki bu antika kolonlar şehrin her tarafında rastlayacağınız korumalı eski eser vasfında. Ayrıca Roma'da her sokakta, her caddede, aralarda köşelerde çok değerli antik eserlere raslamak olağan bir şey.
Birbirinden dar ve ilginç sokaklardan o artık adet haline gelmiş İspanyol merdivenlerine doğru yürüdüm. Tüm cadde ve sokakları birbirine benzeten en mühim benzerlik, temizlikleri...
Gece gündüz tıkabasa kalabalık olan bu dünya çapındaki yer, bir de hava acık olduğundan daha da dolu idi. Atlı arabalara yeni bir de bisiklet arabalar eklenmiş. Bunları kiralıyor, gezebildiğiniz kadar da gezebiliyorsunuz. Bilirsiniz bu meydan buluşma noktası da olduğu için yanlız bile sıkılmıyor kimse. Sıkıldığınız anda hemen önündeki markalar caddesine veya yan sokaklara depar alıyorsunuz. Bir de buralara yeni yeni yerleşmeye başlayan 'dolmuş' silueti de pek revaçta.
Otelime doğru giderken son bir göz atayım derken çok bildiğim bir bistro adı ile karşılaştım. Ah, İzmir'im, ah böreklerim derken, komşum 'Angelina' bistroyu görmek pek evimdeymiş gibi yaptı beni. E iyi ki bir çöreklik yerim kalmıştı. Kahvemle çöreğimi tadarken, bizim 'Angelina' düşünmedim değil, evet bu da lezzetli, servisi, dekoru iyi idi ama bizim kızlar, bizim Emel bambaşka idi. Dönme zamanım mı gelmişti dermişim.
Bir de bunun üzerine İspanyol meydanındaki kestaneci. Üstü altı, kestanelerle süslü tezgahı içinde bizimkiler çağrışım yaptı. Bizde yapılan yenilikleri çok takdir ettiğimi bir kez daha anladım. Bu seyahatlerde az da olsa yanlız kaldığımda kendimi dinliyorum ya, belki onun içindir ki bu kadar pozitife doğru fikirlerim.

YARIN: Milano

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.