• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Plaja gitme adabı üzerine HAKAN URGANCI

Plaja gitme adabı üzerine

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 23.08.2015, 00:00
İtiraf edeyim, uzun bir süredir bana yakın sitelerin denizini kullanıyorum. Zaten Boyalık Sahili, Çeşme'nin en güzel sahillerindendir, lüksü hariç Maldivleri aratmaz. Dolayısıyla beach club'da yer ayırtma adabı (!)nı unutmuş durumdayız.
Bir arkadaşım bana geldi pazar günü, Çeşme'ye... Biraz da geç geldi. Saat öğleyi geçti. Nereye gidelim derken önce Alaçatı tarafını denedik. Madeo diye bir yer varmış, araçla otoparkın başında çevirdiler. 'Rezervasyonsuz alamıyoruz' diye. Kapıdan değil, otoparktan. Dikkatinizi çekerim! Hayatımda ilk kez böyle şey görüyorum.
Neyse efendim, döndük Çiftlikköy tarafına! Fun Beach dolu, otoparkta yer yok. Buradan çıkalım dedik, bir trafiğe takıldık ki iki araç yan yana geçemiyor. Kavga dövüş. Daha yana kaçsan, dallar aracını boydan boya çiziyor. (Ki öyle de oldu.) Oradan çıkınca şükür ile Boyalık'a kaçalım diye bildiğimiz yere seyirttik ki bir arkadaşımız aradı. Aya Yorgi'de bir yattan ayrılacakmış, 'isterseniz Sole Mare'ye gelin, günü burada geçirelim' dedi. Artık günden ne kaldıysa... İyi de, artık akıllandık. Sole Mare gibi popüler bir mekana pazar günü rezervasyonsuz girmek delilik! 'Olsun' dedi. Yat sahibi arkadaşı rezervasyon yapmış adımıza. Diyecekmişiz ki; 'Çağrı beyin arkadaşıyız. Rezervasyonu da filanca şef yaptı.'
Ba-ba-ba-ba-ba !
Plaja gitmiyoruz da çocuğu torpille iyi bir okula yazdırmaya çalışıyoruz gibi hissettim. Bu ne be! Bu ülkede paranızla eğlenmek bile ne biçim bir çaba, ne tuhaf bürokrasi istiyor. Oldu olacak plajlara ülkeler gibi vize uygulaması olsun. İmza sirküleri, maaş bordrosu ve mal beyanı da yapalım! Bu kadar uğraşacağıma vize alır, Yunan adalarında geçiririm tatili.
Çaresiz, arkadaşımızı kırmayalım diye yollandık oraya. Artık içeri girmek için zerre motivasyonumuz kalmamış. Tek derdimiz, arkadaşa ayıp olmasın. Yine otopark engeline takıldık. Burası da full. Anahtarı bırakmak gerekiyor. Hadi o neyse! Otoparkçı arkadaş bir de 'Kız arkadaşımız var mıydı yalnız?' diye sorunca, bu soru karşısında misafirimin birden seri katile dönüştüğünü gördüm. Ağzından köpük geldi adamın resmen!
'Var! İçeride var. Bizim kız arkadaşla ne yapmayı düşünüyorsun? Ne lazımdı sana?'
Adam kem küm, damsız almıyorlardı da diyecek oldu ama artık bizde motivasyon sıfıra inmişti. Arkadaşımızı da alıp mekandan kaçtık. Dalyan'da yeni açılan bir otelin bizce 'muhteşem' ve bürokratik engeli olmayan (!) beach'inde son iki saatimizi geçirdik.
Demem o ki, benim gibi yazlıkçıysanız yakındaki yerlerde serinlemeye çalışın. Yok, günübirlikçiyseniz, önceden mutlaka arayın. O da yetmez, kesenin ağzını iyice açın. Yoksa 'rezervasyonunuz var mıydı?' sorusuna muhatap olmadan artık Çeşme'nin popüler yerlerinde bir bardak çay bile içemeyeceğinizden emin olun.

Tanrıya mektup var!

Hikayeye göre, vaktiyle Hindistan'da bir çocuk yaşarmış. Çok fakir ve kalabalık bir ailenin bir ferdi olan bu çocuğun bir gün fakirlik canına tak deyince, Tanrı'ya bir mektup yazmış.
Postanede çalışanlar, gideceği adres bölümünde 'Bay Tanrı- CENNET' yazılı bu mektubu açıp okumuşlar.
'Sevgili Tanrım. Biz ailece çok fakiriz. Ne zamandır aç yatıyoruz. Eğer zahmet olmayacaksa, bu ay bize 500 rupi gönderirsen minnettar oluruz. En azından bu ay midemiz bayram eder. Sen parayı postaneye gönder, ben oaradan alırım. Kolay gelsin. Sevgilerimle...'
Postane çalışanları, bu naif mektubu okuyunca çok duygulanmışlar. Çocuğun gururunu incitmeden mutlu etmek için plan yapmışlar. Aralarında para toplamışlar. Yalnız tabii bunlar da gariban, çıka çıka 400 rupileri çıkışmış. Tanrı adına bir zarfa koymuşlar ve çocuğun ailesine haber göndermişler, sizin adınıza bir zarf geldi, diye. Çocuk zarfı almış, sevine sevine evinin yolunu tutmuş.
Bir ay sonra postaneye aynı çocuktan bir mektup daha gelmiş. Yine açmışlar.
'Sevgili Tanrım. Bunca işin gücün arasında bizi unutmayıp para gönderdiğin için çok teşekkür ederiz. En azından bir hafta tok yatabildik sayende. Zahmet olmazsa aynı iyiliği bu ay da isteyeceğim. Teşekkürler, sevgiler...'
(Not: Yalnız bu kez parayı direkt benim adrese gönderirsen daha iyi olur. Postanedeki şerefsizler belli ki kendileri için komisyon kesiyorlar.)
Gördünüz ya, siz istediğiniz kadar birine iyilik yapmaya çalışın, onun anladığı ancak algılayabildiği kadardır. Size düşman bile olabilir. Ya 'Kaç sevaptan- kurtul günahtan' deyip iyilik meleği olmaktan vazgeçin, ya da iyiliği yapın, denize atın. Karşılık beklemekten vazgeçin.

Dikizciyi defetme sanatı

Psikolog- eğitmen dostum, nüktedan insan Kutay Ürkmen anlattı. Bir gün toplu taşım aracında dizüstü bilgisayarıyla bir mail göndermeye çalışıyor. Bakıyor ki yanındaki vatandaş da ekranına bakıyor. Kutay bilgisayarının açısını değiştirerek vatandaşın dikizinden kurtulmaya çalışıyor ki nafile! Herifçioğlu, ne yapsa- gözü bilgisayarda. Bakıyor olmayacak, ekrana şunları yazıyor.
'Canım kusura bakma. Daha fazla yazamayacağım çünkü yanımdaki öküz iletimi okuyup duruyor.'
Bunu yazar yazmaz yanından sinirli bir ses yükseliyor. 'Yok artık, ne alaka!'. Adam bir anda kendi ağzıyla yakalandığını farkedip susuyor.
Ben çok sevdim, ya siz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA