• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Havagazı’nda in cin top oynuyor!

HÜROL DAĞDELEN

Havagazı'nda in cin top oynuyor!

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 08 Aralık 2010
İzmir'in belki de en önemli kültür-sanat yatırımlarından biri olan Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi, yalnızları oynuyor son günlerde...
Oysa burası taklım tıklım olmalı... İzmirliler, kültürel etkinliklerde adres olarak burayı görmeli.
İki nedenden:
İlki, kültür merkezinin tarihi bir mekana oturması...
İkincisi, yeşil alanı ve restorasyonuyla örnek bir çalışmanın eseri olması.
Ama, önünden her gün geçtiğim Havagazı, garip bir yalnızlık içinde...
Oysa cıvıl cıvıl olmalıydı.
***
İzmirlinin toplumsal yaşamında kültür ve sanat deyince akla üç unsur geliyor:
Sinema, tiyatro ve müzik...
İyi bir film gelirse, hele tiyatro gösterisi hiç kaçırmıyor, kuyruk oluyorlar, konserler ise tıklım tıklım...
Yaz aylarında Havagazı'nda düzenlenen çim konserleri, bunun en önemli göstergesi...
Ama, orada kalıyor. İzmirli, bir daha Havagazı'na uğramıyor, ayakları alışmadı bir türlü...
***
Oysa İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tarihi Havagazı Kültür Merkezi'ni açarken, birçok kültürel unsuru da bir araya getirdi.
Koca bir binayı ressamlara ayırdı. Orada hem resim yapıyor hem de satışa sunuyorlar.
Birbirinden özel sergi salonları kuruldu.
El sanatları satış dükkanları var, her taraf yeşil alan. Ama işlevi yok. Açıldığından bu yana sessiz buraları...
Örneğin hemen girişte bulunan, her türlü damak zevkinize uygun, Ege yemeklerinin yer aldığı kafe ve restoran, 24 saat açık.
Davetlerde özellikle bulunmaz bir nimet, dekorasyonu çok özel. Üstelik kazık yeme ihtimali de yok.
Açık ve kapalı kokteyl ve konser alanları ise dikkat çekici...
Otoparkı var, ulaşımı kolay...
Ama, gidin bakın in cin top oynuyor.
***
O halde burayı harekete geçirmeli; bunun için de önce insanlara benimsetmeli...
Bunu yapmanın yolu da onların hoşlandığı kültürel etkinliklere daha çok yer verilmesi...
Konserler tuttu ama ya sinema...
Örneğin oradaki binalardan biri sinema ve tiyatro için yeniden düzenlenebilir.
Ve de el sanatları dükkanlarını canlandırıcı birtakım düzenlemeler sonuç verir, diye düşünüyorum.
Belki de alan daha geniş tutulmalı, "sanat sokağı" kimliği kazanmalı; kitap satışları olmalı, kukla oyunları sergilenmeli...
Bunun ülkemizde ve Avrupa'da bunun birçok örneği var, kent insanı oralara akıyor.
Belki de bu, merkez için yeni bir çıkış olur.
Tek çıkar yol, sahip çıkmak ve istemek...

Adile Naşit ve Münir Özkul'un yeri dolmaz
GÜNÜN SÖZÜ
Seveceksen eğer, terk edilmeyi de göze al derim ben. Çünkü seni bilmem ama ben; Dün 'canım' dediğime yarın 'düşmanım' demem.
Nazım Hikmet
Sizi bilmem ama ben Adile Naşit ve Münir Özkul'un başrolünü oynadığı hangi filmini izlesem, büyük bir keyif alıyorum, yüreğim yaşama sevinci doluyor.
Geçen akşam "Gülen Gözler" vardı ekranda, ben onun hayata pozitif bakan bir film hatırlamıyorum.
Baştan sona sevgi, coşku, aşk ve hoşgörü üzerine kurulu...
İnsan izleyince, tüm sıkıntılarını unutuyor. Hatta, yeni ne varsa reddediyor, geçmişi özlüyor.
Üstelik "Gülen Gözler", 1977 gibi, Türkiye'nin en mücadele yüklü, her gün kan dökülen gergin, siyasi savaşların doruğa çıktığı, parasız, yokluk içinde bir dönemde çekilmişti.
Film, halka her şeye rağmen umut aşılamıştı, adı gibi insanın "güleryüzünü" göstermişti.
İşin başında ise Ertem Eğilmez gibi unutulmaz bir yönetmen vardı.
***
Ve iki kişi daha... Adile Naşit ve Münir Özkul... Türk sineması, bu iki güleç ve sevgi yüklü isme çok şey borçlu...
Ben onlar kadar, insanın içini ısıtan oyuncular görmedim. Hem izleyiciyi filme hazırlıyor hem de kendilerine çekiyorlar.
Üstlendikleri rol ister atışma içersin, ister dayanışma... İkisinde de bir bütünlük bir sıcak insan ilişkisi var.
Sonuçta da sevgi...
Sinemaya pek çok ikili geldi ama onların yeri henüz dolmadı.
Çünkü, ikisinin de yüreği, insan sevgisiyle örülü.
Yazık ki, zaman sinema perdesi gibi "hayal dünyasında" yaşanmıyor. Onlar zihnimize kazınan güleç yüzleriyle hala yaşasalar da...
Bir gerçek var ki... Adile Naşit'i yıllar önce yitirdik, Münir Özkul ise yıllardır Alzheimer'ın pençesinde...
Bildiğim, Türk insanının bu sevimli çifti hep sevgiyle, saygıyla anacağı...
İşte önemli olan o mertebeye ulaşabilmek...

Bunlar daha ilk adımlar

Bir süre önce hizmete giren Aşık Veysel Rekreasyon Alanı Olimpik Buz Sporları Salonu, son günlerde miniklerin uğrak yeri olmuş...
Buzda kaymaya meraklı minikler, özel hocalar eşliğinde geleceğin Nadia Commanecci'si olmaya hazırlanıyor.
Bundan daha ilk adımlar... Daha da iyisi olacak.
Yeter ki, hizmete açılan tesisler, toplumun yararına bilinçli bir programla düzenlensin.
***
Sanırım, tesis ilk açıldığı gün yazdığım bir yazıda, bunu vurgulamıştım;
"Açmakla olmaz, planlı bir şekilde, özellikle çocuklara buz sporunu sevdirecek girişimleri de yapmalı, özel hocalar getirtmeli" diye...
Dün gazetelerde gördüğümce kısa sürede bu sistem devreye girmiş... İzmir Büyükşehir Belediyesi yönetiminin bu girişimini olumlu buluyor ve gelecekte buz sporunda İzmir'in söz sahibi olacağına inanıyorum.
Sözün özü; bu adım sadece İzmir'i Türkiye'ye değil, dünyaya da tanıtacak bir girişim...
Özelliği burada...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.