Hepimiz yaşamışızdır o zorluğu; geçmişte, gençliğimizde...
İki lafı biraraya getirmek için çektiğimiz sıkıntıyı, döktüğümüz soğuk terleri, bizi izleyen bir çift gözün hakkımızda neler düşündüğünü, alay mı ettiğini, takdir mi edeceğini...
Ayaklarımızı bile nereye koyduğumuzu bilmeyiz o an... Parmaklarımız birbirine geçmiştir. Unutmamayı, aktif olmayı ve doğru yapmayı dileriz Allah'tan...
Hele ağzımız da dolanınca, bir daha geri gelmez artık; çünkü o ruh haliyle toparlama güçtür.
Bize yöneltilen bıçak gibi sorulara, yanıt verememek, en çok zorlar yüreğimizi...
Mahçup olmak, utanmak da cabası....
***
Bu sahne, eni konu, iş başvurusu yaptığımız andır. Çoğu zaman da, aynı heyecan yaşanmıştır, hiç unutulmaz.
Hayat boyu hatırlayacağımız bir zaman dilimidir aynı zamanda...
O yıllarda bizlere yol gösteren, iş başvurumuzu değerlendiren İnsan Kaynakları Müdürü'ne karşı gardımızı nasıl alacağımızı öğreten yoktu.
Ancak günümüz gençliği, bu konuda şanslı... Çünkü artık, yaşam koçları var çevremizde ve de fikir veren hayat dostları...
Yani karada ölüm yok.
***
İşte bu isimlerden biri de, gazetemizin İnsan Kaynakları Gazetesi'ni hazırlayan arkadaşım, Ahmet Veli Olgundeniz...
Sevgili Ahmet, "İş Görüşmelerinin 40 Zor Sorusuna 40 Mükemmel Yanıt" kitabını yazmış...
Yani, iş başvurusu yapanlara, doğru yolu izleme sanatını anlatmış; "İşe alım uzmanları hangi soruları sorar, nasıl yanıtlar bekler" anafikriyle...
Kitabın içinde neler var neler...
- Kaç çeşit iş görüşmesi vardır?
- Görüşmelerde dikkat edilmesi gereken noktalar.
- Beden dilini nasıl kullanırız?
- Başvurduğunuz işten neler bekliyorsunuz?
Ve daha birçok hayati soru-cevap... İzlenmesi gereken yüzlerce yol...
***
Hayat hızla akıp gidiyor; bunun için erken yakalamak, doğru seçimi yapmak gerekiyor.
Zaman lehimize işlerse, hayat tat verir çünkü...
Kitap size bunu veriyor. Hem hangi yol izlememiz gerektiğini öğretiyor hem de iş başvurusunu değerlendiren kişilere mahçup olmamayı...
Ne istediğini bilmeyi, güçlü olmayı.
Hayattan beklediğimiz de bu değil mi zaten...
GÜNÜN SÖZÜ
Kimseye kirli ayaklarıyla beynimde gezme fırsatı vermem.
Gandi
Evet, umut var...
Perran Kutman, "Deli Saraylı" dizisinin tanıtımını hep şu veciz sözle bitirir; "Nefes alıyorsak umut var demektir."
Bunu lafı duyduğum anda, tüm sıkıntılarım bitiyor, inanın. Çünkü biliyorum ki, hayat doğru yönden aktığında, bana hep can katıyor.
Umutsuzluk bitiyor, yüreğim titriyor, hayata bakışım nefatiften pozitife kayıyor.
İşte benim, ekrandan istediğim bu... Beni sömüren değil, hayat veren de olmalı...
***
Gülmeyi unutan, şarkılardan fal tutan, başkalarının hayatlarını kendisinden üstün gören, hayatın kendisine açtığı ışığa göremeyen, yeteneğinin farkında olmayan, kendini bırakan, yaşamdan tat almayan, kişisel özgürlüğü için çabalamak yerine sürü olmayı yeğleyen insanlara bir yol haritasıdır, bu sözcük dizini...
"Nefes alıyorsak, umut var demektir."
Öyle bir laf ki, gerçeği nereden alıyorsan, oradan gösteriyor.
Çok net, çok temiz.
Yeter ki, uğrunda savaşacak değerin olsun.