• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Perdesiz bakabilme cesareti: Hakikat

AYSUN GÜLER

Perdesiz bakabilme cesareti: Hakikat

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17 Ağustos 2025

Bazı kelimeler vardır, insanın ruhuna işledi mi bir ömür çıkmaz. Hakikat... İlk duyduğumda bile sanki uzak bir diyarda, ışıkla örülü bir şehri anlatıyor gibiydi. Yıllar geçtikçe anladım ki hakikat, uzaklarda değil; tam da burada, içimizde. Fakat ne gariptir, insan en yakınındakini en geç fark eder. Hakikat, aceleyle girilen kapılardan değil, sessizlikle varılan bahçelerden görünür. Modern çağın telaşında, hakikat bize çoğu zaman sessizliğin içinden değil, gürültünün arasından seslenmeye çalışır. Ama biz, onu duyamayacak kadar meşgulüz; hayatı hep "birazdan" başlatıyoruz. Birazdan sakinleşeceğiz, birazdan düşüneceğiz, birazdan yaşayacağız... Oysa hakikat, beklemiyor. O hep "şimdi"de, tam şu an nefes aldığımız yerde duruyor.

AÇIK BİR SIR
Tasavvuf ehli, hakikati "açık sır" olarak tarif eder. Yani aslında saklı değildir; fakat gözlerimiz perdelidir. Perde dediğimiz şey ise dışarıdan değil, içeriden örülür: Hırs, korku, kibir, önyargı, hatta alışkanlıklar... Bunlar kalbimizin penceresini örten sislerdir. Sis dağıldığında, hakikat kendini apaçık gösterir. Mevlana'nın bir sözü vardır: "Senin yolun, senin aynandır."
Yani hayat, bize hep kendimizi yansıtır. Ne görüyorsak, aslında bizde olanı görürüz. Fakat çoğumuz, aynanın üstünü örten tozu fark etmeyiz. O toz, geçmişin kırgınlıkları, yalanlarımız, inkarlarımızdır. Hakikate varmak isteyenin yapacağı ilk şey, aynayı temizlemektir. Bunun adı bazen tövbe olur, bazen yüzleşme, bazen de sadece sessizlik.

ÖNCE İNCİTİR
Fakat işin aslı şu ki hakikat, insana önce incitir. Çünkü hakikati gören, kendi zayıflığını, geçiciliğini, yanılgılarını da görür. Bu yüzden nice insan, hakikati gördüğü anda ondan kaçar. Çünkü hakikate yaklaşmak, yalnızca huzur değil; aynı zamanda çıplak bir gerçekliktir. Birçok kişi hakikati uzaklarda arar: uzak şehirlere, kutsal mekanlara, dağ doruklarına çıkar. Oysa tasavvufun en ince sırrı şudur: "Ona giden yol, sende başlar." Hakikat, coğrafyası olmayan bir diyardır. Onu bulmak için adım atman gereken yer, kendi içindir. Bir dervişe sormuşlar: "Hakikati bulmak için kaç yıl yolculuk yapmak gerekir?" O da demiş ki: "Yolculuk bir an sürer; çünkü kapı zaten senin kalbindedir. Ama o kapıyı açacak anahtarı bulman, belki ömür alır." Hakikat bir ışık gibidir, fakat ışığın değerini anlamak için önce gölgeyi tatmak gerekir. İnsan, kendi karanlığıyla yüzleşmeden hakikatin nurunu kavrayamaz. Bu yüzden kimi zaman hayat bize zorluklar, kayıplar, yalnızlıklar getirir; çünkü hakikat, gölgenin içinden doğar. Bir deniz feneri, gündüz değil, gece işe yarar. Kalbin feneri de öyledir; karanlığın ortasında yol gösterir.

SON SIR...
Hakikati bulan insan, onu saklayamaz. Çünkü hakikat, sahibini dönüştürür. Konuşması, susması, bakışı bile başka olur. O kişi, başkalarının yoluna küçük de olsa ışık düşürür. Ama hakikati taşımak kolay değildir; çünkü dünya, çoğu zaman yalandan rahattır. Gerçeği söyleyenler, bazen en yalnız olanlardır.
Yine de hakikati bilen, yalnızlıkta bile kalabalıktır; çünkü bilir ki "O" daima yanındadır.
Nice kitap, nice öğreti, nice yol gösterici vardır. Ama bütün yolların vardığı yer aynı cümledir:
"Kendini bil."
Kendini bilen, Rabbini bilir; Rabbini bilen, bütün alemin hakikatini kavrar.
Ve o zaman anlarsın ki hakikat, bir varış noktası değil, bir haldir. Ona ulaştığında değil, onunla yaşadığında hakikatte olursun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.