Kimi zaman bir fincan kahve eşliğinde edilen samimi bir sohbet, kimi zaman ihtiyaç anında uzanan bir el, bazen de sadece sessiz bir anlayış... İnsanlık tarihi kadar eski bir kavram değil mi? Coğrafyadan coğrafyaya, kültürden kültüre değişse de, özünde hep aynı sıcaklığı taşıyan, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası.
Türk kültüründe ise komşuluk, kelimenin çok ötesinde bir anlam taşıyor. Deyim yerindeyse sadece bir kapı ötede duran güveni, dayanışmayı ve neredeyse akrabalık düzeyinde hissedilen samimi bir sıcaklığı anlatıyor... Biz Türkler için komşu, çoğu zaman geniş ailemizin bir parçası gibi. Ne derler: Sevinçler paylaştıkça çoğalır, dertler paylaştıkça azalır. Kelimelerin tam anlamıyla "paylaşmak" demek komşuluk. Bazen bir yemeği, bazen bir acıyı... Çünkü fiziksel yakınlık, sadece bir adres paylaşımı değil; aynı zamanda duygusal bir bağın da başlangıcı.
Yurtdışında uzun yıllar yaşadıktan sonra İzmir'de de bir düzen kurmaya karar verdiğimde bu bağın ne kadar güçlü olduğunu yeniden hatırladım. Hatırlatan herkese tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Taşınma telaşı içinde eşyalarımı yerleştirmeye ugrastıgım bir gün hiç unutmam aniden kapım çalındı. Elinde ev yapımı bir tepsi börek ve bir demlik çay ile gelen komşularım bana sadece bir "hoş geldin" demiyorlar; sanki "artık bizdensin" diyorlardı. O an kendimi gerçekten özel ve ait hissettim.
İYİ Kİ VARSINIZ
Bence komşuluğun kıymeti, özellikle zor zamanlarda daha da çok ortaya çıkıyor . Bu sadece insani bir yardımseverlik değil, aynı zamanda güçlü bir komşuluk bağının da göstergesi. Hastalıkta ilk yardıma koşan, çocuğumuzu gönül rahatlığıyla emanet edebileceğimiz güvenilir bir liman olabilen, acımızda yanımızda duran, cenazede bizi yalnız bırakmayan kişiler yine çoğunlukla komşularımız çünkü. Bu noktada izninizle annemin cenazesinde her adımda yanımda olan, desteğini esirgemeyen sevgili komşum Mustafa - Asiye çiftine de sevgilerimi iletmeden gecemiycem... İyi ki varsınız!
Peki Türk kahvesinin kokusu eşliğinde yapılan komşu sohbetlerine ne dersiniz? Bol köpüklü sohbetlerin en güzel eşlikçisidir komşularımız. Ve her fincan, paylaşılan anıların ve derinleşen bağların sessiz şahididir aslında. Hayatın küçük ama değerli anlarındandır bu sohbetler. Balkonlarda, apartman boşluklarında, kapı önlerinde yapılan kısa buluşmalar... Onlar sadece günlük olayların paylaşımı değil; dertleşme, fikir alışverişi ve birlikte gülme fırsatıdır aynı zamanda. Burda da diğer güzel komşum Sevilime, iyi ki varsın, demeden gecmek istemiyorum! Kısa sohbetlerimizde yaşadığım o küçük aydınlanma anları benim için çok kıymetli. Kahve bahane, komşuluk şahane!
PAHA BİÇİLEMEZ
Londra'nın Nothing Hill bölgesinden bir yazarın; Elias Thorne'un hikayesini biliyor musunuz? Kitabı daha sonra bir filme çevrilmişti. Elias gizemli komşusu Bayan Evelyn Finch'in piyano sesleriyle dolu, içine kapanık yaşamını yıllarca merak etmişti. Evelyn, vefat ettiğinde ise Elias'ı vasiyetinde mirasçı bırakarak büyük bir sürpriz yaptı. Elias, Evelyn'in evinde bulduğu not defterlerinden, kadının gençlik aşkını ve trajik yaşamını bir opera librettosu olarak kaleme aldığını keşfetti. Evelyn, kendi hikayesinin tamamlanmasını ve dünyaya duyurulmasını istiyordu. Elias, bu mirası üstlendi.
Evelyn'in notlarını kullanarak "Duvarın Ardındaki Melodi" adlı dokunaklı bir roman yazdı. Kitap büyük ilgi gördü ve Evelyn'in hikayesi, duvarların ardındaki sessizlikten kalplere dokunan bir melodiye dönüştü. Bu hikaye, komşuluğun en beklenmedik bağları bile kurabileceğini göstermekte. Ingilizlerin deyimiyle; A good neighbor is a priceless treasure." (İyi bir komşu paha biçilmez bir hazinedir.) Haydi şimdi de dünyanın bambaşka köşelerindeki komşuluk ilişkilerine bir pencere açalım.
Ulaanbaatar'ın eteklerindeki bir "ger" çadırının yanından geçen rüzgar, sıra dışı bir dayanışma hikayesi taşımakta. Göçebe komşular, sadece hayvanlarını otlatırken değil, internet erişiminde de iş birliği içindeler.
Kilometrelerce ötede tek bir uydu bağlantısını sırayla kullanıyorlar. Her ailenin bir "internet nöbeti" haftası var ve o hafta acil işi olan diğer komşular da bu bağlantıdan faydalanıyor. Söylentilere göre, en iyi bağlantıyı yakalamak için çadırların yönünü rüzgara göre ayarlayanlar bile varmış!
Betonla kaplı Tokyo'da apartman çatıları minik bahçelere dönüşüyor. Bu bahçelerde komşular sadece yetiştirdikleri sebze ve meyveleri takas etmekle kalmıyor, aynı zamanda "çatı hasadı şenlikleri" de düzenliyorlarmış. Ayrıca, İlginç bir dedikoduya göre, bazı komşular bitkiler daha iyi büyüsün diye apartman boşluklarında klasik müzik konserleri bile organize ediyormuş!
Amazon: Brezilya'nın derinliklerindeki bir kabilede komşuluk, sadece hayatta kalmakla değil, ruhsal bağlarla da örülü. Farklı kabilelerden komşular, avlarını ve balıklarını paylaştıkları gibi rüyalarını da paylaşıyorlar.
Her dolunayda bir araya gelerek gördükleri rüyaları yorumluyor, bu rüyaların gelecekle ilgili ipuçları taşıdığına inanıyorlarmış. Söylentiye göre bir keresinde, bir komşunun rüyası yaklaşan bir fırtınayı önceden haber vermiş!
İzlanda: Her hafta en iyi desen seçiliyor ve o kişi "örgü gurusu" ilan ediliyormuş;. Bu yarışmalar o kadar ciddi ki, bazı komşular haftalarca yeni desenler üzerinde gizlice çalışıyormuş!
BİLİNMEYEN
Kim bilir, belki sizin apartmanınızda, sokağınızda da böyle bilinmeyen komşuluk hikayeleri yaşanıyordur. Kedinizi gizlice besleyen üst kat komşunuz, balkonda tango çalışan yan dairedeki kişi ya da sabah kuşlarla sohbet eden alt kattaki hanımefendi... Hepsi birer "komşu dedikodusu" konusu olabilir.
Unutmayın, komşuluk sadece yan yana yaşamak değil; beklenmedik bağlar kurmak, sıra dışı dayanışmalar yaratmak ve hayatı biraz daha anlamlı kılmakla alakalı. Belki de en özgün komşuluk hikayesi, şu an pencerenizden baktığınız o manzarada saklı...
Yeter ki dikkatli bakın ya da dikkatli dinleyin. Bu arada sizin komşuluk hikayeniz ne?
