• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Küçük adımlar büyük değişimler

AYSUN METE

Küçük adımlar büyük değişimler

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 13 Eylül 2025

Hayat bazen sadece cesur olmaya çağırır; büyük kararlar, bilinmezlik ve risk... Ama aynı zamanda umut, heyecan ve kendi gücümüzü keşfetme fırsatı da. Peki, bu çağrıyı duyup harekete geçmeye hazır mıyız? Ben kendi hayatımda bu cesur adımı defalarca attım. Londra'ya taşınmak, başlangıçta sadece heyecan verici değil, adeta büyüleyiciydi; şehrin görkemli sokakları, kalabalığı ve çeşitliliği karşısında içimde her zaman tarifsiz bir merak ve hayranlık oldu. Ama zaman ilerledikçe, bilinmezliğin getirdiği kaygı ruhumu kemirmeye başladı. Ya başaramazsam? Ya hayallerim gerçekleşmezse?
İşte böyle anlarda, içimde geliştirdiğim umut ve heyecan genellikle korkularımı gölgede bırakmayı başarır. Hırsım ve azmimle desteklenen bu cesaret, beni her engelde durmak yerine bir adım daha atmaya itti. Her yeni adım, hem kendime hem de hayallerime olan güvenimi pekiştirdi. Büyük değişimler bazen sadece kararlılıkla ve küçük ama istikrarlı adımların birikimiyle mümkün olabiliyor çünkü. Kariyer değişimim de bu sürecin en belirgin örneğiydi. Bankacılıktan medya ve gazeteciliğe geçişim, alıştığım güvenli alanı geride bırakmak anlamına geliyordu. Korkutucu muydu? Kesinlikle. Ama içimdeki umut ve heyecan, korkularımı aşmamı sağladı. Kendime ve yeteneklerime güvenmeyi seçtim. Egitim aldım, sürekli okudum, araştırmalar yaptım, yeni bilgiler edindim, geliştim ve geliştirdim. Ve attığım adımları hep bilinçli bir şekilde planladım.
Katıldığım her proje ve deneyim, hem profesyonel hem kişisel olarak beni bir adım öne taşıdı ve içsel gelişimimi güçlendirdi. Bu yolla fark ettim ki, hayat bazen sadece konfor alanımızın dışına çıkmayı göze almakla değişiyor.

YAŞ ASLA ENGEL DEĞİL
Londra'da yaşamak, bana sadece büyük değişimlerin değil, hayatlarımızdaki küçük ritüellerin de önemini öğretti. Sabah yürüyüşleri, kahve eşliğinde kitap okumak, doğada kısa bir mola... Arkadaşlarla yapılan sohbetler, spontane keşifler... Hele ki dijital detoks yaptığım günlerde, ekranlardan uzak kalmanın verdiği ferahlık, hem zihinsel hem ruhsal anlamda tazelenme şansı oldu her zaman. Bu küçük ritüeller ve keyifler, büyük değişimler kadar insanın yönünü değiştirebiliyor, inanın. Küçük alışkanlıklar, bazen büyük farklar yaratabiliyor. Aslında bu deneyimler ve ritüeller, beni hep bir sonraki adım olan eğitim ve sürekli öğrenmeye hazırladı. İngiltere burslar ve kurslar derken farklı alanlarda kendinizi geliştirmenize imkân tanıyor. Her yeni bilgi, benim için yeni bir kapının aralanması gibiydi; bu kapıları yavaş yavaş açmak ise inanılmaz heyecan vericiydi. Öğrendiklerimi kendi katkılarımla hayata uyarlamak ve iç zenginliklerimi yaşamıma katabilmek muhteşem bir duygu. Bu süreç, öğrenmenin ve sürekli gelişmenin hayatın yönünü değiştirmedeki gücünü bana gösterdi. Kişisel gelişim sadece bireysel çabayla sınırlı değil. Devletin sunduğu destekler, rehberlik programları ve burslar, hayatının yönünü değiştirmek isteyenler için büyük bir güven kaynağı olabiliyor. Üstelik yaş konusu da bir engel değil. İngiltere ve Avrupa'da tecrübe çok değer görüyor; 50 yaş ve üzeri çalışanlar aktif olarak iş hayatının içinde tutuluyor, bilgi ve deneyimleriyle öne çıkarılıyor. Bu bana hep ilham verdi. Çünkü gördüm ki, hayatın yönünü değiştirmek için asla geç kalmış sayılmazsınız.
Türkiye'de ise tablo farklı. Burada kişisel gelişim büyük ölçüde bireysel çabaya bırakılmış durumda. Devletin sunduğu burs ve rehberlik imkanları çoğunlukla gençlere odaklanıyor; ileri yaşlarda kariyer değiştirmek veya yeni bir yol çizmek isteyenler için sistematik bir destek mekanizması pek bulunmuyor. İş dünyasında da benzer bir durum var maalesef! Orta yaş ve üzeri çalışanların tecrübesi kimi zaman kıymetli görülse de, önyargılar ağır basıyor. "Fazla tecrübeli", "yeni şeyler öğrenemez" ya da "esnek çalışmak istiyor" gibi etiketler, bu gruptakilerin önünü kesebiliyor. Oysa araştırmalar, 50 yaş üzeri çalışanların istikrarlı, gerçekçi beklentilere sahip ve özellikle mentorluk konularında değerli katkılar sunduğunu gösteriyor. Buna rağmen Türkiye'de hâlâ yaş bir engelmiş gibi algılanıyor.
Özetle; Avrupa'da yaş ve tecrübe, kişisel gelişim yolculuğunda bir avantaj sayılırken Türkiye'de daha çok bir bariyere dönüşüyor. Bu fark bize şunu net bir şekilde hatırlatıyor: kişisel gelişimin sadece bireysel çabayla değil, aynı zamanda toplum ve devletin sunduğu imkanlarla da desteklenmesi gerekiyor.

CESARET ETMEK ÖNEMLİ
Toplumsal katılım da kişisel gelişimi güçlendiriyor. Gönüllülük projeleri, topluluk etkinlikleri ve paylaşmaya dayalı deneyimler hem başkalarına fayda sağlıyor hem de insana liderlik, empati ve iletişim becerileri kazandırıyor. Paylaştıkça ve birbirimizi destekledikçe yönümüzü de değiştiriyoruz; bireysel değişim ile toplumsal faydanın birbirine ne kadar bağlı olduğunu görmek inanılmaz motive edici. Ve sonunda şunu söylerdim: "Hâlâ neyi bekliyoruz? Kaybedeceğimiz şeyleri düşünüp hayıflanmakla zaman geçirmek yerine, harekete geçelim. Bu hayattaki sınırlı zamanımızda mutlu olabilmek ve özgürce kendi yolumuzu bulabilmek için çaba harcayalım. Kısa bir hayata koca bir serüven sığdırabiliriz. Hala zamanımız var. Sadece korkularımızdan uzaklaşalım ve "lets just be open minded!" Belki de asıl mesele, büyük planlar yapmak değil; küçük adımlar atmaya cesaret edebilmek. Her küçük adım, sizi kendi yolunuza biraz daha yaklaştırır.
Hayat, keşfetmeniz için bekliyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.