• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Sonsuz teknoloji azalan insanlık

AYSUN METE

Sonsuz teknoloji azalan insanlık

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27 Eylül 2025

Bazen kendi kendime düşünüyorum... Teknoloji bizi çoğu zaman hiç olmadığı kadar birbirimize yaklaştırıyor gibi görünüyor, ama aynı hızla yalnızlaştırıyor da olabilir mi acaba? Sabah kahvemizi alıp telefona bakarken, dünyanın öte ucundaki bir habere saniyeler içinde ulaşıyoruz; ama büyük şehirlerde çoğumuz hâlâ yan dairedeki komşumuzun adını bile bilmiyoruz. Ya da öyle bir hızla bağlanıyoruz ki telefonumuza, kendi sokağımızda yürürken bile etrafımızdaki insanları ya da olup bitenleri fark etmiyoruz. İşte bu çelişki bence hayatımıza giren teknolojinin hem avantajlarını hem de risklerini gözler önüne seriyor.

TEKNOLOJİ GİRDABI
Şöyle düşünün: Teknoloji bir yandan inanılmaz fırsatlar yaratıyor. Bankaya hiç girmemiş bir köylü kadın, küçük işini büyütmek için kredi alabiliyor mesela; savaş bölgelerine yardımlar en güvenli şekilde ulaştırılabiliyor; hatta uzak köylerdeki çocuklar internet üzerinden eğitim alabiliyor. Eskiden ulaşmaları haftalar süren bilgiler artık tek bir tıkla erişilebilir hâle geldi. Mesela Hindistan'ın ücra bir köyünde, öğretmenler ve öğrenciler internet sayesinde derslere katılabiliyor. Teknolojinin sunduğu bu imkanlar gerçekten büyüleyici. Ama tabii her yeniliğin bir de öteki yüzü var: Hızla gelişen teknoloji bizi biz yapan değerleri sessizce elimizden alabilir; hayatı kolaylaştırırken, insanı insan yapan bazı bağları ve deneyimleri gölgede bırakma riski de var.

DUYGUSAL ALAN
Peki ya duygusal alan? İşte burada işler biraz daha ilginçleşiyor. Geçenlerde Londra'da yaşayan bir arkadaşım: "Sorunlarımı bir psikoloğa anlatmak yerine dijital asistanla konuştum, çok iyiydi" dedi. İlk başta garip geldi bu durum ama sonra anladım ki, aramızda bazılarının da sadece konuşmaya ihtiyacı var. Dinleneceğini, yargılanmayacağını bilmek onlara yetiyor. Yalnızlık öyle bir hale geliyor ki, ekranlar bazen o anda orda olup, otomatik cevaplar vererek de olsa bir arkadaş yerine geçebiliyor. Ve bu sadece bir kişisel hikâye değil. Birleşik Krallık'ta yapılan bir araştırmaya göre, 18-24 yaş arasındaki gençlerin üçte biri ruh sağlığıyla ilgili sorunlarda yapay zekâ ile konuşmayı tercih ediyormuş. Araştırmalarıma göre Replika gibi sohbet botları yalnızlığı hafifletiyor, kaygıyı azaltıyormuş. Ama tabii uzmanlar bu noktada hemen bizleri uyarıyor: "Bakın, bunlar gerçek bir insanın yerini tutamaz." Haklılar; ekranın ışığı rahatlatabilir ama kalbi değil.

DETAYLAR
Geçen hafta Foça yakınlarında yeğenimle çıktığımız dağ yürüyüşü aklıma geldi birden. Yolda, nadir bir çiçeği incelerken ben merakla her detayı araştırmaya çalışıyordum. Yeğenim ise cebindeki dijital asistana dokunup saniyeler içinde çiçeğin adını, yetiştiği bölgeleri ve yaşam alanlarını uzun uzun öğrendi. "Teyze, bak, hızlı ve pratik," dedi gülümseyerek. Haklıydı; teknoloji ne kadar da kolay ve hızlıydı. Ama ben o sırada her bir ipucunu takip ederek, bazen yanlış yollara sapıp sonra doğruya ulaşmanın verdiği o tatlı heyecanı yaşıyordum. O keşif duygusunu, o uğraşın ve çabanın verdiği değeri... Yeğenim bunu yaşayamadı. İşte o an anladım ki, hız ve kolaylık güzeldir belki ama çaba harcamanın kattığı içsel tatmin ve öğrenme hazzı, yerini hiçbir dijital ekranın veremeyeceği bir hazla dolduruyor.
İngiltere'de gözlemlenen başka bir durum da oldukça ilginç: "technoference" veya halk arasında daha çok bilinen adıyla "phubbing." Yani bir kişi telefonuna veya cihazına dalınca, karşısındakini ihmal ediyor; ekranlar yüz yüze iletişimin önüne geçiyor. Düşünün, bir akşam yemeğinde yanınızdaki kişi mesajlarına bakarken siz onunla konuşmaya çalışıyorsunuz, ama bir türlü tam anlamıyla iletişim kuramıyorsunuz. Araştırmalar gösteriyor ki, bu küçük görünen davranışlar aslında çiftlerin birbirine duyduğu yakınlığı ve ilişkilerindeki memnuniyeti olumsuz etkiliyor.

GERÇEK ÇATIŞMA
Üstelik işin bir de yapay zekâ boyutu var. Bazı yapay zekâ partnerleri her zaman uyumlu, onaylayıcı ve talep etmeyen şekilde tasarlanıyor. Başta hoş geliyor, çünkü kimseyi kırmadan, sorgulamadan "anlaşıldığınızı" hissettiriyorlar. Ama uzun vadede bu yapay uyum, gerçek hayatta empati kurma, iletişim becerilerini geliştirme ve zaman zaman anlaşmazlıklarla başa çıkma yetimizi zayıflatıyor. İnsan ilişkileri bazen çatışmaları ve yanlış anlamaları da içinde barındırır; işte bu çatışmalar bizi büyütür aslında ve birbirimizi anlamamızı sağlar. Yapay zekâ partner her ne kadar sıcak ve güven verici olsa da, gerçek çatışmaların yerini tutamaz, tutmamalı!
Teknolojinin sunduğu rahatlık, insani deneyimin sunduğu zenginliğini gölgelememeli...
Özetle... İnsanlar teknolojiyi üç nedenle kullanıyor: pratiklik, zorunluluk ve duygusal ihtiyaç. İlki hayatı hızlandırıyor, ikincisi hayat kurtarıyor, üçüncüsü yalnızlığımızın aynası. Ama işin tehlikeli tarafı, üçüncüsü ağır basarsa, birbirimize olan ihtiyacımızı unutma riskimiz var. Oysa bizim, konuşmaya, dertleşmeye, göz göze gelmeye ihtiyacımız var. Teknoloji bize yardımcı olabilir ama kalbimize dokunamaz.

ÇÖZÜM SÜRECİ
Çözüm, onu reddetmek değil. Elektriği nasıl öğrendiysek, ateşi nasıl kontrol altına aldıysak, teknolojiyi de öğreniyoruz. Ama hayatımızı yönetmesine izin vermek yerine, bize hizmet etmesini sağlamalıyız.
Belki de mesele dengeyi bulmakta. Teknolojinin hızlı analizleri, bizim elimizi güçlendirmeli; enerjimizi birbirimizi anlamaya, sevdiklerimize daha fazla vakit ayırmaya yöneltebilmeliyiz. Teknolojiyi, insanı yalnızlaştıran değil, insani bağları kuvvetlendiren bir araca çevirmek elimizde.
Günün sonunda, bizi biz yapan şey teknoloji değil. Bizi biz yapan, birbirimizin gözlerine bakabilmek, birbirimizi dinleyebilmek. O bağ koptuğunda inanın en gelişmiş cihaz bile kalbimize dokunamaz!
Unutmayalım: İnsan olmanın asıl gücü, birbirimizi duymak ve görmekte; teknoloji ancak buna hizmet ettiği sürece değerli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.