Haziran ayında Başkan Recep Tayyip Erdoğan- Türkiye diplomasi ataklarında iki çok önemli görüşmeye tanık olunacak. 1) Cumhurbaşkanımız Erdoğan Washington ziyareti 2) Hollanda'da NATO zirvesinde Erdoğan'ın önemli temasları. 2025 Lahey zirvesi, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nün (NATO) otuz iki üyesinin devlet ve hükümet başkanları, ortak ülkeleri ve Avrupa Birliği'nin katılacağı ve 24-26 Haziran 2025 tarihlerinde Hollanda'nın Lahey kentinde düzenlenecek. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın, bu iki önemli diplomatik KÜRESEL SONUÇLARI OLACAK platformlar için detaylı dosyalar hazırladığı belirtiliyor. Hatırlayalım. Son yapılan MGK kararlarıyla BÖLGESEL GÜÇ KÜRESEL AKTÖR TÜRKİYE mesajları verilmişti(24 Mayıs 2025). 8 maddelik bildiride Terörsüz Türkiye, Terörsüz Suriye coğrafyamızın tüm terör örgütlerinden arındırılması, Gazze'de soykırım ve işgali sürdüren Siyonist Netenyahu'nun durdurulması, Suriye, Lübnan Yemen konuları, Rusya-Ukrayna savaşının durdurulması, Kuzey ve Doğu Afrika'da cereyan eden hadiseler Azerbaycan ile Ermenistan'ın barış gibi BÖLGESEL VE KÜRESEL konular ele alınmıştı. Başkan Erdoğan Amerika ve NATO zirvesinde de aynı dosyalar üzerinde birebir görüşmeler yapmaya hazırlanıyor.
UKRAYNA-RUSYA SAVAŞI
Önceki gün (Perşembe) Rusya-Ukrayna savaşı tırmandı. Önce Ukrayna, Rusya içlerindeki bazı havaalanlarına dronlarla sürpriz saldırılar yaptı. ABD Başkanı Trump Putin ile konuştu. Rusya'nın da karşılık vereceğini açıklamıştı. Rusya'da Ukrayna'nın başkenti Kıev'e yoğunluklu saldırıda bulundu. Bu gelişmeler olurken, Başkan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya- Ukrayna savaşını durdurma diplomasisi yürüttükleri öğrenildi. Erdoğan yayınladığı "CUMHUR İTTİFAKI TÜRKİYE'NİN GÜVENCESİDİR' başlıklı mesajında, Ukrayna'daki gelişmelere değinerek, "Rusya-Ukrayna arasında dördüncü yılına giren savaşın sona erdirilmesine yönelik görüşmelerin İstanbul'da yapılması için temasları sürdürüyoruz' dedi.
SURİYE GELİŞMELERİ
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler önceki gün) 4 Haziran 2025) İngiliz Reuters'e konuştu. Savunma Bakanı Yaşar Güler, 'Türkiye'nin Suriye'deki askerlerini çekme ya da yerini değiştirme yönünde kısa vadeli bir planı bulunmadığını' söyledi. Güler, 20 binden fazla Türk askerinin sahada bulunduğunu söyledi. Bu varlığın ancak Suriye'de barış ve istikrar sağlandığında, terör tehdidi ortadan kalktığında kaldırılabileceğini söyledi. Sınır güvenliği teminat altına alınmadan ve göç eden insanların "onurlu bir şekilde geri dönüşü mümkün olmadan" askeri varlığın kaldırılamayacağını söyledi. Türkiye'nin Suriye'deki önceliğinin bu ülkenin toprak bütünlüğünü korumak ve terörden arındırmak olduğunu belirten Güler, Ankara'nın bu doğrultuda Şam'a destek verdiğini söyledi.
"NORMALLEŞME DEĞİL"
İsrail'in Suriye'nin güneyine yönelik son hava saldırılarının ardından Güler, iki ülkenin Suriye'de istenmeyen askeri kazaları önlemek amacıyla teknik düzeyde görüşmeler yürüttüğünü açıkladı. Güler, "İstenmeyen olayları önlemek ve doğrudan çatışmayı engellemek için bir iletişim ve koordinasyon yapısı oluşturmaya çalışıyoruz" dedi. Ancak bu yapının bir normalleşme anlamına gelmediğini vurguladı. Güler, "Bu mekanizma bir normalleşme değildir" ifadesini kullandı.
FİDAN'DAN SON DETAYLAR
Bakan Fidan, Suriye'de son gelişmeleri anlattı: "Şu anlarda, PKK-YPG-SDG'nin Mart'ta yaptıkları anlaşmadan sonra pratikte çok fazla bir şey olmadı açıkçası, yani görünürde, ama perde gerisinde çok fazla şey var. Başta Amerikalı dostlarımızın telkinleri ve çalışmaları, Suriyeli kardeşlerimizin Şam'daki yönetimin birçok alanda olduğu gibi bu alanda da artık kendine yönelik yeni bir altyapı ve kurumsallaştırma geliştirmesi ve buna yönelik adımlar atmaya başlaması, Türkiye'de olan gelişmeler. Şimdi bu üçlü perspektifle giderek daha koordine oluyorlar. Şam, Ankara ve Washington arasındaki görüş birlikteliğini daha da sağlayıp bu belayı inşallah sıkıntısız bir şekilde aşmanın yolunu bulacağız, ona doğru gidiyoruz. Burada somut adımlar atmaya başladık.
ÇALIŞMALAR VAR
DEAŞ'la mücadele Ürdün, Suriye ve Türkiye'den müteşekkil ekipler DEAŞ'la mücadele hücresini hayata geçirdiler. Bu gerçekten bölgesel güvenlik açısından atılmış önemli bir adım. İki tane husus var orada, birincisi kamplar, ikincisi hapishaneler. Kamplarda yaşayan siviller ağırlıklı olarak Suriyeli ve Iraklılardan oluşuyor, buralarda 40 binin üstünde insan var. Irak yönetimiyle yürüttüğümüz çalışmalar var. Suriye yönetimiyle yürüttüğümüz çalışmalar var, bu kampların boşaltılmasıyla ilgili. Şimdi Birleşmiş Milletler'in gündeme gelmesi var. Amerikalıların böyle bir teklifi var. Kampların, boşaltılana kadar, onlar tarafından yönetilmesiyle alakalı. Bu kampların olduğu bölgelerin tekrar Suriye yönetiminin eline geçmesi meselesi var ve hapishanelerle ilgili yürütülen çalışmalar var. Şimdi önemli olan, profesyonel ve konunun üzerine hasredilmiş özel ekipler kurarsanız üç- dört ülkeden müteşekkil ve bu konu sürekli çalışılırsa, arkasında da irade varsa bir yere gider. Şu anda biz kamplar ve hapishaneler konusunda bu yönde çalışıyoruz açıkçası. İnşallah tarafların, özellikle Amerika, Suriye, Türkiye ve Irak'ın bu konuda koordineli çalışmasıyla ben bir noktaya gelineceğine inanıyorum. Ama bu çalışmalar daha önce hiç yapılmadığı için koordinasyon fikrini gündeme getirmek, onun mekanizmasını kurmak, tarafları buna ikna etmek, yani farklı perspektifleri, menfaatleri, güvenlik kaygıları olan, kapasiteleri olan aktörleri bir masa etrafına getirip tekrar onlar üzerinden somut çıktı üretmek... Sağ olsun arkadaşlarımız, diğer ülkelerdeki meslektaşlarıyla birlikte yoğun bir çaba halindeler.
PKK-SDG'NİN TASFİYESİ
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, PKK-YPG- SDG'nin tasfiye sürecini anlattı: "PKK'yla mücadelede, bu süreç öncesi olan mücadelede hem Ortadoğu'da hem Avrupa'da, olayın klasik diplomasi, güvenlik diplomasisi vesaire bütün bunların hepsi yapılırken PKK'nın baskı altına alınması, ona bilerek veya bilmeyerek destek veren ülkelerin bizim pozisyonumuzla alakalı farkındalık sahibi olması ve tavır göstermesi, bizim çok yoğun bir diplomasi çaba alanımızdı. Biz bunu yapıyorduk, istihbarat yapıyordu. MSB yapıyor, polis yapıyor yani herkes kendi muhataplarıyla, Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanımız zaten bütün liderlere bu konuda gidiyordu. Şimdi yeni dönemde bu konuyu dikkatli götürmemiz gerekiyor. Alandaki gelişmelere paralel olarak bizim onlara tavsiyelerimiz, yani onlar gardını ne zaman düşürecek, hangi türden şeyler yapabilirler, Irak ne türden yardım verebilir, Suriye ne türden yardım verebilir? Avrupa ülkeleri, Avrupa'da biliyorsunuz PKK varlığı var, terörsüz Türkiye projesinde onlar nasıl rol oynayabilirler, bu çok dikkat gerektiren, özen gerektiren bir çalışma. Buradan olumlu bir süreç yürüme ihtimali varken onu bizim baltalamamamız lazım, ama diğer taraftan bir uyma sürecinde olup, gardımızı düşürüp, kendi aleyhimize bir ortamın gelişmesine de izin vermememiz gerekiyor. Çok dikkatli olup, bu verileri iyi toplamamız lazım."
