• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Devlet Bahçeli’nin çıkışının etkileri

BÜLENT ERANDAÇ

Devlet Bahçeli’nin çıkışının etkileri

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19 Kasım 2025

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin TBMM grup toplantısında "İmralı'ya kimse gitmezse ben giderim" çıkışı siyasette bomba etkisi yaptı. Terörsüz Türkiye sürecini ezber bozan çıkışı ile başlatan Bahçeli TBMM'de yeni bir bomba çıkış yaparak siyaset dengelerini salladı. Bahçeli'nin "İmralı'ya gidilsin mi gidilmesin mi tartışmasına son verilmeli. Sürecin asıl muhataplarından birisiyle temas kurulamazsa ilerleme nasıl kaydedilecek. İmralı'ya gidilmesine ayak sürmenin manası yok. Kimse bu ziyarete yanaşmazsa herkes üç maymunu oynamanın merakında ısrar ederse açık açık söylüyorum: Alırım yanıma üç arkadaşımı kendi imkânlarımızla İmralı'ya gitmekten bir masa etrafında da yüz yüze gelmekten imtina etmem" sözleri gündeme oturdu. TBMM Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu dün tarihi bir toplantı yaptı. Toplantıda Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, İçişleri Bakanı Yerlikaya ve MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın çok özel bilgiler verdiği öğrenildi. Terörsüz Türkiye yolunda MİT Başkanı İbrahim Kalın çok hassas ve önemli bir rol oynuyor. MİT'in bu tür bir temasa sıcak baktığı biliniyor.

TERÖRSÜZ BÖLGE
"Terörsüz Türkiye - Terörsüz Bölge" hedefi açısından kritik önemde olan toplantıda yapılan değerlendirmeler bundan sonra atılacak adımların kapsamını ve hızını doğrudan etkileyecek. İmralı'ya bir milletvekili heyetinin gidip gitmemesi konusunun da komisyonda oylama yapılacağı bir süreçte Sayın Bahçeli'nin ifade ettiği ziyaret konusu TBMM'deki komisyonun vereceği kararı etkileyen bir rüzgâr estirdi. Geçen haftadan bu yana komisyon dışında kalan siyasi ve muhalif çevreler tarafından siyaseten tetiklenen tartışmalar karşısında makul bir formül bulundu. Milletvekilleri partileri adına değil TBMM'de kurulan komisyon adına İmralı ile görüşme gerçekleştirecek. Komisyonun kuruluş önceliği PKK terör örgütünün silahtan arındırılması olduğu için örgütün lağvedilmesi ve örgüt mensuplarının silah bırakması direktifini veren İmralı ile bu bağlamda görüş alışverişi yapılması sürecin doğal sonucu olarak kamuoyunun karşısına çıkacak. Komisyonda siyasi partilerimizi temsilen 51 milletvekili bulunuyor. AK Parti'nin 22, MHP'nin 4, DEM'in 5, CHP'nin 11, Yeni Yol Partisi'nin 3, HÜDAPAR'ın 1, YRP'nin 1, TİP'in 1, EMEP'in 1, DSP'nin 1, DP'nin 1 üyesi var. Oylamada 51 üyenin 31'i "İmralı'ya gidelim" kararı vermesiyle Terörsüz Türkiye yolunda kritik bir viraj geçilecek. Terörsüz Türkiye zamanla Terörsüz Bölgeye evrilecek. Bu sürecin etkileyeceği iki ülke var: Irak ve Suriye. Irak'ta Sudani kazandı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'la çok yakın bir çalışma içinde olan Başbakan Sudani'nin Irak'ta seçimleri kazanması hem Iraklıları hem de Irak'ın dostlarını sevindirdi. Bu seçim sonuçları Terörsüz Irak için zeminin hazırlanmasında hayati bir rol oynayacak. Suriye.

SDG SORUNU
Terörsüz Bölge sürecinde Suriye çok kritik bir komşumuz. Suriye'nin kuzey doğusunun yanı sıra petrol-su kaynaklarının bulunduğu Rakka ve Deyr-i Zor'a çöken PKK-YPGSDG'nın tasfiyesi için Türkiye ve Suriye yönetimi hassas çalışmaları sürdürüyor. 10 Kasım'da Beyaz Saray'da kabul edilen Suriye Devlet Başkanı Ahmed el Şara o toplantıda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'dan "SDG sorununu" da anlatmasını istemişti. Fidan, Beyaz Saray'da yetkililerle yapılan görüşmelerde Suriye meselesinin ağırlıklı görüşüldüğünü kaydetti. "Suriye'de Türkiye'nin emeği ortaya koyduğu çaba gerek istikrar gerek mültecilerin geri dönüşü için bu yeni yönetimin uluslararası meşruiyet sağlaması için ortaya koyduğu çaba tarihte örneğine az rastlanır çabalardan biri." diyen Fidan bölgeyi yakından takip eden ülkelerin Türkiye'nin burada aslında ne kadar ahlaki ve onurlu bir dış politika izlediğini gördüklerini söyledi. Fidan şöyle devam etti: "Bir taraftan Suriye'nin menfaatini toprak bütünlüğünü halkının refahını barışı düşünürken diğer taraftan kendisiyle ilgili konuları da olabildiğince geri planda tutup bunu bölge ülkeleriyle beraber götürme meselesi ancak Türkiye gibi uzun stratejik kültür tarihi olan bunu yapacak derinliği olan ülkelerin izleyebileceği dış politika hamleleri. Türkiye'nin orada olmasından daha normal bir şey yok. Yani bu sorunların tespiti teşhisi üstlenilmesi yüklenilmesi ileri taşınması sadece Türkiye'nin lehine değil. Türkiye'nin dış politikadaki en büyük farkı bir konuya yaklaştığı zaman sadece kendi lehine yaklaşmıyor. Diğer kendisi için ne istiyorsa bölgedeki diğer ülkeler için de aynı şeyi isteyip beraber menfaatimizi ilerletelim konusu var."

DEAŞ BAHANESİ
SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG konusunun Amerikalılarla konuştukları önemli bir konu olduğunu vurgulayan Fidan şunları kaydetti: "Belli bir anlayış birliği içerisinde bunun ilerletilmesi gerekiyor. Biliyorsunuz Amerikan sistemi içerisinde bölgeye angaje olurken özellikle DEAŞ'le mücadele bahanesi üzerinden burada oluşturulmuş belli mekanizmalar belli siyasi yatırımlar ve belli bir perspektif var önceki iktidarlar döneminden bugüne kadar taşınmış. Şimdi bunu geriye doğru sardırmak belli bir noktada bütün aktörlerin menfaatine olacak şekilde nihayetlendirmek bir dikkat intizam ve sabır istiyor. Burada Şam'la YPG arasındaki görüşmelerin gidişatı önemli. Bu görüşmeler bir ara inkıtaya uğradı malumunuz özellikle İsrail'in güneye müdahalesinden sonra bölgede olan birtakım gelişmelerden dolayı inkıtaya uğradı. Şu anda Suriye'nin topraklarının bir kısmı işgal altında bu işgalin son bulması gerekiyor ve Suriye'nin geri kalanını tehdit eden bir yaklaşım içerisinde de olunmaması lazım." Esşara ve Fidan'ın yaptığı önemli temaslar sonucu şimdi PKK-SDG'nin Suriye Ordusu'na entegrasyonunun ve genel manada 10 Mart Mutabakatı'na bağlı kalmasının ölçüsünü ABD'nin hatta bizzat Trump'ın baskı derecesi belirleyeceği değerlendiriliyor. Sonuç: PKK-SDG çıbanının katil-soykırımcı Netanyahu-İsrail ile çok ilgisi var. Arz-ı mevud (Nil'den Fırat'a kadar) fantezisi üzerinde hayaller gören Siyonist İsrail istikrarlı Suriye istemediğinden güneydeki Dürzilerden sonra kuzeydeki PKK-YPG-SDG'yi de teşvik ediyor. Evet Suriye'nın kuzeyindeki PKK-SDG terör örgütlenmesi Türkiye için "reel güvenlik riski" ve "beka sorunu" yaratıyor. PKK-SDG/ Dürzi senaryosu arasında sıkışıp kalan Şam Yönetimi İsrail'in işine gelirken bu sinsi kurgunun kırılmasında Türkiye etkili hamlelerini sürdürüyor. Türkiye kararlı. ABD'ye net mesajlar veriliyor: "ABD olarak ya SDG'nin Suriye Ordusu'na ve merkezi yönetime katılımını sağlayın ya da bırakın biz Türkiye olarak 10 Mart Mutabakatı'na uyumu sağlayacak askeri ve diğer önlemleri alalım."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.