12 Eylül referandumundan piyasaların beklentisi çıktı. Böylesine kritik bir oylama öncesinde piyasalarda adeta "yaprak kıpırdamaması" piyasa aktörlerinin sonucu tahmin ettiklerini ve piyasa deyimi ile "eveti satın aldıklarını" gösteriyordu zaten. Hafta başında İMKB 100 Endeksi yüzde 2'nin üzerinde yükseldi, döviz ise yaklaşık benzer oranda değer yitirdi. Aynı şekilde altın fiyatları da yüzde 2.2 geriledi.
Buraya kadar tahmin ediyorduk. Ancak, "piyasalarda esen bu sıcak rüzgarlar ne kadar kalıcı" sorusunun yanıtını iyi vermeliyiz. Hisse senetlerinin değer kazanması ve İMKB 100 Endeksi'nin 61 binin üzerine çıkması 1.2 milyar TL gibi oldukça düşük bir işlem hacmiyle gerçekleşti. Yaklaşık 290 hisse senedinden 235'inin piyasa değerleri yükselmiş. 22'si azalmış ve 29'u yerinde saymış. Yüzde 17'ler düzeyinde en çok değer kazanan hisse senedinden yüzde 8'lere indiğimizde arada kalan senetlerin çoğunluğunun İMKB 30 Endeksi dışındakiler olduğunu görüyoruz. Yani, işlem değeri ve işlem hacmi açısından daha sığ olan hisse senetleri endeksi yukarı taşımış. Söz konusu veriler ışığında referandum sonrası yükselişin fazla kalıcı olduğunu söyleyemeyiz. Tabi, bu arada farklı olumlu gelişmeler olur, borsa yükselmeye devam edebilir.
Referandumun etkisi biraz saman alevini andırıyor. Dolayısıyla, fırsatı değerlendiren aktörlerin "kısa günün karı" misali kar realizasyonu yapma olasılıkları yüksek görünüyor bence.
OECD İYİMSER
Borsanın yükselme trendinin devamını asıl küresel ekonomilerdeki gelişmeler belirleyecek. Hatırlayacağınız gibi, birkaç hafta önce başta ABD olmak üzere bazı gelişmiş ekonomilerden gelen kötü veriler tatları kaçırmış, ikinci dip olasılığının tartışılmasına neden olmuştu. Geçen hafta hem OECD'den hem de IMF'den küresel ekonomilerin moralini düzeltecek açıklamalar geldi. OECD'nin rapor şekilde hazırladığı görüşleri kısaca şöyle;
* Gelişmekte olan ekonomiler küresel krizden hızla çıkıyor. Bu da gelişmiş ülke ekonomilerine önemli pozitif katkı yapıyor.
* Gelişmiş ekonomilerin makroekonomik performansı yeterli olmadığı için yabancı sermaye akımları gelişmekte olan ülkelere yönelmeye devam ediyor. Bu arada sabit sermaye yatırımları da artıyor.
* Küresel düzeyde hanehalkı tüketiminde artış olurken, tasarruflar beklenen ivmeyi kazanamıyor.
GÜÇLÜ BÜYÜME
* Raporda ileriye yönelik projeksiyonlarda yapılıyor. OECD'ye göre küresel ekonomiler önümüzdeki her çeyrekte az da olsa büyüme hızlarını artıracak. OECD ülkelerinin ortalama büyüme oranı bu yılın kalan iki çeyreğinde 2.4 ve 2.5 büyüyecek. 2011 yılında da son çeyreğinde yüzde 3.2 olmak üzere yıllık yüzde 3 büyüme oranına ulaşacak. Avrupa yüzde 1.9, ABD yüzde 3.4 ve Japonya yüzde 2.2 büyüyecek önümüzdeki yıl.
* Rapordaki olumsuz veri ise istihdamla ilgili. 16 milyon OECD ülkesi çalışanı işsiz. Diğer bir deyişle istihdam oranı yüzde 2.25 gerilemiş geçen yıl. Bugün itibariyle işsizlik oranı yüzde 8.5 OECD genelinde. Yeni istihdam yaratılmasının oldukça yavaş seyrettiği vurgulanan raporda, çalışanların daha fazla saat çalıştığı dolayısıyla işgücü verimliliğinin arttığı ön plana çıkarılıyor. Özetle, OECD çıkış sürecinin beklenenden yavaş olacağını ve çift dip olasılığının kalmadığını savunuyor.
IMF Başkanı Strauss-Kahn da benzer tespitle çift dip olmayacağını dile getiriyor. Çıkış sürecinin güçlü sürdüğü, yakın zamanda bu performansı istihdam da yaratacağı gibi bir düşünceye sahip IMF Başkanı.
Olumsuz veriler geliyor resesyondan, yeni dipten bahsediyoruz. Piyasa aktörleri ona göre pozisyon alıyorlar. Bir bakıyoruz veriler olumluya dönüyor... Hemen çıkış iyi gidiyor, bir daha dip olmaz diyoruz. Yeni olumsuz veri gelene kadar rüzgar piyasa aktörlerinin istediği gibi esecek.
