Yeniden Türkiye ekonomisinin gündemine yerleşen cari açığın büyüklüğünde dış ticaret ve turizm büyük rol oynuyor. Dış ticaret genelde açık verdiği için cari açığın yükselmesine, turizm ise giderden fazla gelir kazandırdığı için cari açığın düşmesine neden oluyor. Bu hafta içinde TÜİK, her iki temel gösterge ile ilgili Eylül verilerini kamuoyuna duyurdu. Ne yazık ki, ithalat ihracattan fazla arttığı için dış ticaret açığı Eylül'de yükseldi. Dış ticaret açığı, bu yıl 30 milyar dolara ulaşırken, diğer taraftan turizm gelirleri 15.5 milyar dolarda kaldı.
Orta Vadeli Program'da (OVP) yer alan öngörüye göre, 2010 yılı sonunda cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 5.3 olacak. Yüzde 5 üst sınırında olduğu için ekonomi yönetimi cari açıktan kaygı duymuyor. Nasıl olsa yabancı sermaye ile açığı finanse ediyoruz diyebiliyor.
Cari açığın analizine dış ticaret faktörü ile başlayalım...
AÇIK YÜKSELİYOR
Eylül ayında ihracatımız yüzde 5.5, ithalatımız ise yüzde 25.3 yükseldi. Doğal olarak dış ticaret açığı da bir önceki aya göre 4 milyar dolardan 6.7 milyar dolara tırmandı. İhracat ithalat arasındaki farkın ithalat lehine açılması, ihracatın ithalatı karşılama oranını da aşağı çekiyor. 2009 yılının Eylül ayında oran yüzde 67.9 iken yılın aynı ayında yüzde 57.2 düzeyinde gerçekleşti. Oysa, hükümet OVP de oranın yüzde 62.9 olmasını öngörüyor. Sanırım, yılın kalan aylarında ihracatın ithalatı karşılama oranının yükseleceğini beklemek biraz hayalcilik olacak.
İthalat yaptığımız ülke listesinin başında 1.6 milyar dolar ile Çin bulunuyor. Çin'i 1.59 milyar dolar ile Rusya, 1.48 milyar dolar ve 1 milyar dolarla sırasıyla Almanya ve ABD izliyor. Bu ülkelerden hemen hemen her sektöre ait ürün ithalatı yapmışız. Tabii, petrol ve doğalgaz gibi enerjinin ağırlıklı olduğunu da vurgulayalım.
İhracat listesinin ilk sırasında ise Almanya yer alıyor. Almanya'ya 1 milyar dolar civarında ihracat gerçekleştirmişiz. Genel olarak baktığımızda, ihracatımızın yarısını AB ülkelerine yaptığımızı görüyoruz. Halen en büyük pazarımız AB ülkeleri. Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın ve İhracatı Geliştirme Etüt Merkezi'nin yeni pazar arayışları önümüzdeki aylarda ihracat kompozisyonunu biraz da olsa değiştirecek.
ÇÖZÜM YOLLARI
Ancak, dış ticaret açığının ve neden olduğu yüksek cari açığın makul seviyelere indirilmesi kısa ve uzun vadeli önlemlerle sağlanabilir. Kısa vadeli önlem çok net; sıcak para girişinin kısmen sınırlandırılarak değerlenen TL'nin baskılanması. Merkez Bankası ve hükümet, Tobin vergisi ya da sıcak paradan gelir vergisi alma niyeti yok. Kur rejimine ayar yapma niyeti ise hiç yok. O zaman çare orta ve uzun vadeli önlemlere kalıyor. O da ihracatçıların rekabet güçlerinin artırılması. OVP'de, rekabet güçlerinin artırılması için alışık olduğumuz temenni niteliğinde şu konullara değiniliyor: İş ortamının iyileştirilmesi, enerji ve ulaştırma altyapısının geliştirilmesi, Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesi, finansal sistemin geliştirilmesi... Yani bol bol geliştirme var. Aslında, kısa vadede reel sektörde şu önlemlere yer verilebilir: İşgücü maliyetlerinin düşürülmesi, bölgesel asgari ücret uygulaması, enerji ve diğer temel girdilere teşvik uygulanması... Ama, bu önlemlerin gündeme gelme sinyali bile alamıyoruz. İkinci faktör olan turizme de kısaca göz atalım... Turizmde de beklentilerin altında gelir gider dengesi gerçekleşiyor. 25.9 milyon turistten sadece 15 milyar dolar gelir elde edebilmişiz. Kişi başına 598 dolar yani. Bacasız sanayimizin de tadı yok. Nedendir bilinmez, hem sosyo-kültürel düzeyi hem de maddi düzeyi düşük turistler üzerine inşa ediyoruz turizm stratejilerimizi. Bir de, deniz, kum, güneş turizmin dışına çıkıp gelirleri 12 aya yayamıyoruz.
Yerim dolduğu için çözümü başka bir yazıma bırakıyorum.
Hepinizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun...
