Mali piyasalarda olduğu gibi, geçen yılın son çeyreği itibariyle küresel ekonominin reel kesiminde de bazı olumlu gelişmelere rağmen belirsizlikler artıyor. Bakıyorsunuz gelişmiş ülkelerden iyi bir veri geliyor, ama birkaç gün sonra yeniden kafaları karıştıran ve olumlu veriyi gölgede bırakan bir gelişme oluyor. Bu aralar iktisadi gelişmeler yetmiyormuş gibi siyasi kargaşa da kabus gibi çöktü küresel ekonominin üzerine. Son olarak Japonya'nın yaşadığı felaket de belirsizlik algılamasındaki yerini aldı.
BÜYÜME FRENİ
Kriz öncesinden bugüne küresel gayrisafi yurtiçi hasıla rakamından çizilen grafik acaba "U" mu? yoksa "W" mu olacak derken tam "V" harfini andıracak şekilde oluştu. "V"nin dip noktası 2008'in sonu ile 2009'un başına denk geliyor. Sonra beklentilerin çok üzerinde bir hızla, yaklaşık 1 yıl gibi kısa süre içinde yaşanan toparlanma ile yukarı harekete başladı ve 2010 yılının 3. çeyreği sonunda V'nin iki kanadı tamamlandı. Ancak bir süredir hafif aşağı yönlü bir uzantı ortaya çıktı. Yani, ekonomilerin milli gelirlerinde kısmen gerileme başladı.
IMF, daha önce karamsar tahminle 4.1 seviyesinde öngördüğü 2011 yılı küresel büyüme tahminini geçen yılın ikinci yarısındaki performans sonrasında yüzde 4.3'e revize etmişti. Dünya Bankası'nın da tahminleri benzer düzeyde. Rakamın yakalanmasında gelişmekte olan ülkeler cephesinde bir sorun görünmüyor. Aşırı büyüme sonrasında ısınan ekonomilerini soğutma derdindeler. Asıl sorun, gelişmiş ülkelerin beklenen toparlanmayı bir türlü yakalayamamalarında. ABD ekonomisi son yılı yüzde 3.2 büyüme ile geride bıraktı. 2011 beklentisi ise yüzde 3.3. Euro Bölgesi "borç çevirme sorunu" yüzünden daha kötü durumda. Bölgenin son büyüme oranı sadece yüzde 2. Bu yılki beklenti ise yüzde 1.6 gibi düşük seviyelerde kalıyor. Japonya da geçen yıl Avrupa ülkelerinin hızına ulaşabildi. 2011'deki büyüme hızı 1.7'de kalacak. Doğal olarak, düşük büyüme oranları yüzünden işsizlik oranları da gelişmiş ülkelerde yüksek seviyelerde seyrettiğini de ekleyelim.
Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olan Japonya, deprem ve Tusinami felaketlerinin yarasını sarmaya çalışacak. Kaçınılmaz olarak Japonya'nın önümüzdeki günlerde yaşayacağı ekonomik sorunlar "domino etkisiyle" birçok ülkede de hissedilecek. Özellikle, doğrudan ihracat ve ithalat yaptığı ülkelerdeki olumsuz etkiler daha fazla olacak. Japonya Merkez Bankası'nın uzun süredir uyguladığı düşük faiz politikaları Japon yeni üzerinden "carry trade" işlemlerine konu olmuştu. Daha açık bir ifadeyle, Japonya'dan yen borçlanan yatırımcılar getirilerin yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelere, hatta ABD ve bazı Avrupa ülkeleri de dahil paraları taşımışlardı. Bugünlerde paniklemiş ve risk algılaması içinde olan yatırımcılar pozisyonlarını kapatmak için Yen alımına başladı.
PETROL ETKİSİ
Ben yazımı kale alırken yen dolar karşısında 79.57 seviyesine ulaşmıştı. Gün içinde 77'nin bile altını gördü. Japonya için ve diğer ekonomilere olası olumsuz yansımaları için G-7 ülkeleri bir araya gelecek ve en az hasarla çıkmanın yollarını tartışacaklar. Umarız, somut kararlar çıkar toplantıdan.
Son olarak petrol fiyatlarına değinelim... Çünkü, küresel ekonominin geleceğini belirleyecek önemli bir faktör petrol fiyatları. 2010 yılında gelişmekte olan ülkelerin yüksek oranda büyümeleri petrole olan talebi yükseltmişti. İvmelenen fiyatlara, bazı petrol üreticisi ülkelerdeki siyasi karışıklık da eşlik edince petrol fiyatları krizden sonraki en yüksek seviyelerine ulaştı. Petrol fiyatlarının yüzde 10 yükselmesi küresel büyüme oranını neredeyse yarım puan aşağı çekiyor. IMF'nin petrol öngörü 96 dolar bu yıl için.
Bir iyi bir kötü veri gelecek küresel ekonomiden. Yani bir umutlanacağız bir karamsarlığa kapılacağız. Özetle, belirsizlik devam edecek gibi görünüyor.
