Piyasa aktörleri her inişte "Tamam artık bu son, bundan sonra toparlar" umudu taşıdılar. Pozisyonlarını da bu beklentilere göre şekillendirmeye çalıştılar. Ama sonuç hep hüsran... Aynı umut bugünlerde de besleniyor. 49 binler dipti, bundan sonra toparlanma gelir, hisse senedi pozisyonu alınmalı kanısı açıkça dile getiriliyor. Uzmanların büyük kısmı da benzer düşüncedeler.
Para sihirbazlarından Templeton fonu yöneticisi Mobius da bir televizyon kanalına benzer açıklama yaptı. Gelişmekte olan ülke hisse senedi borsalarının gelinen noktada cazip olacağını savundu. Hatta, emtialara da yatırım yapılabileceğini vurguluyor. Gerekçeler aynı; borsalar dip yaptı, şimdi hisse senedi toplama zamanı...
SORUNLAR SÜRÜYOR
Ben bu düz mantığa katılmıyorum. Borsaların düşmesinin nedenleri çok açık. Gelişmiş ülkelerde ciddi ekonomik sıkıntılar var. Üstelik ABD'deki sorun hem ekonomik hem de siyasi. Parlamento ve senato ağırlığı Cumhuriyetçilerde olduğundan Başkan Obama'yı vergi ve sosyal konularda fırsatını bulmuşken köşeye sıkıştırmak istiyorlar. Borçlanma tavanının yükseltilmesinde "bayağı nazlanmışlardı". ABD'deki çekişme, parlamento ile kalmıyor. Fed de birbirine girmiş durumda. Dallas Fed Başkanı Fisher geçen hafta isyan edercesine "Fed'in politikalarının hisse senedi sahiplerini korumak üzerine inşa edilmemesi gerektiğinin" altını çizdi. Bir çıkışta Philadelphia'dan geldi. Fed Başkanı Plosser, Bernanke'yi eleştirerek, "Yanlış politikalar yanlış zamanda uygulanıyor" dedi.
Fed'in kararları tüm Fed başkanlarının katılımıyla alınıyor. Bundan sonra, Fed'in genel eğilimi olan uzun süre düşük faiz seviyelerinin korunması düşüncesi de tehlikeye girmiş oldu. Bernanke, 2013 yılının en azından ikinci yarısına kadar faizleri değiştirmemekten yana. Aslında, ABD ekonomisinin hızına bakarsak faizlerin yükseltilmeme olasılığının yüksek olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
Bu koşullar altında borsaları rahatlatacak tek haber Fed'in "üçüncü parasal genişlemeye gitmesidir" ki, çok uzak bir olasılık. Onlarda anladı bu işin likidite ile çözülmediğini. Avrupa'da da durum pek farklı değil. Avrupa Merkez Bankası da Fed gibi piyasalara likidite vermekten yana görünmüyor. Üstelik yüzde 2 enflasyon hedefinden yukarı yönlü (yüzde 2.4) sapmayı da bahane ederek faiz artırım sinyali vermeye devam ediyor. ABD'de olmayıp Avrupa'da olan diğer bir sorun ise bankaların fazla dayanıklı mali koşullara sahip olmamaları. Her ne kadar stres testleri sorun yokmuş gibi gösterse de, Fed ABD'de büroları olan Avrupa bankalarını yakın gözetime aldı. Çünkü, bir sorun olduğunda ABD bankalarına sıçramasını istemiyor Fed.
KÜRESEL YAVAŞLAMA
Kısacası, küresel ekonominin lokomotifleri ABD ve Avrupa ülkelerinde belirgin yavaşlama işaretleri var. PMI endeksi (Purchasing Manager Index) küresel ekonominin soğuduğunu gösteriyor. Almanya'da bile PMI değeri 62'den 56 puana geriledi.
Küresel ekonomiye bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlik ortamı hisse senetlerine rahat nefes aldırmayacak doğal olarak.. Hisse senedi piyasalarının performansını gösteren ve genel düzeyde itibar edilen Türkiye MSCI endeksi yılbaşından bu yana yüzde 15'in üzerinde düşüş gösterdi. Oysa, aynı dönemde MSCI gelişmekte olan ülke endeksindeki kayıp sadece yüzde 2.2.
Küresel durgunluk, gelişmiş ülkelerin borç sarmalının yarattığı belirsizlik ve risk algılamaları tabi ki tüm ülkeler için geçerli. Ancak, Türkiye gelişmekte olan ülkelerden hem hisse senedi hem de döviz piyasalarındaki gelişmelere göre belirgin bir şekilde ayrışıyor.
Cari açık sorunu malum. Ama, Merkez Bankası'nın aldığı aksiyonlarda tam olarak yabancı fon yöneticileri tarafından anlaşılmıyor. Geçenlerde ABD'de bir aracı kurumda çalışan ve fon yöneten bir arkadaşıma rastladım. Tatil için gelmiş Türkiye'ye. Biraz sohbetten sonra ilk sorusu, "Bizim göremediğimiz, Merkez Bankası'nın gördüğü ne var?" oldu.
Sorunun yanıtı biraz uzun. Yarın devam edeceğim.
