Son yılın en fazla getirisini sağlayan altın, bugüne kadar yatırımcısını hiç üzmedi. Son 10 yıldır soluksuz yukarı yönlü hareket ediyor. Tabi son birkaç yıla kadar ki artışın oranı biraz düşük. Ancak, 2008 krizinden tamamen "doping etkisindeki" palyatif önlemlerle çıkıldığından, saman alevi gibi parlamış ekonomiler bir bir sönünce, doğal olarak küresel ekonomide belirsizlik tavan yaptı ve bu uygun iklimde altın fiyatları aldı başını gitti.
İki üç ay öncesine kadar tahminler altının 1650-1700 dolarlardan bu yılı kapatması yönünde idi. Gelişmiş ülkelerin borç çıkmazı, Avrupa'da her geçen gün krizdeki ülkeler listesine yeni bir ülkenin eklenmesi ile boğa piyasasındaki altın "ralli" sürecine girdi. Rekor üstüne rekor kırarak 1900 dolarların bile üzerine çıktı. Soluksuz yükselişin sonu gelmeyecekmişçesine altına olan talep de devam etti. Hem de ne devam etmek. Bankalara koşup kredi çeken mi ararsınız, arabasını satan mı? Sonra doğru altına.
Şimdi panik havası var. Kredi ile 1900 dolarlardan altın alanlar "Sonumuz dolar ya da borsadaki gibi olabilir mi?" kaygısına kapıldı. Hatırlayın, birçok tasarruf sahibi borsa furyasında esen rüzgarlara kapılmış hisse senedi almıştı. Dövizde de benzer şekilde yükselişi sürebilir olasılığını değerlendirerek on yıl önce 1.75'den dolar almıştı.
DÜŞÜŞ SÜRER Mİ?
Kritik sorumuzu yanıtlamaya çalışalım "Altındaki düşüş sürer mi?"
Altın fiyatlarının yükselmesine neden olan unsurlarla başlayalım...
İlk sırada küresel belirsizlik yer alıyor. Uzatmayayım, ikinci bir dip olur mu? Ne olacak bu ABD ve AB'nin hali durumları. İkinci sırada en büyük altın talepçisi ülkelerin refah düzeyinin artması ve zenginleşmeleri geliyor. Bahsettiğim ülkeler özellikle Hindistan ve Çin. Her iki ülkenin altın talebi toplam altın talebinin yarısını aşıyor. Evet, yanlış okumuyorsunuz. Hindistan ve Çin yatırım amaçlı altın talebinin yüzde 55'ini, mücevher altın talebinin ise yüzde 52'sini gerçekleştiriyor. Hindistan'ın toplam altın talebi 900 ton, Çin'in ise 706 ton. Refah düzeylerindeki artış faktörüne bir de liberalleşmelerini ekleyelim. Hindistan ve Çin'deki tüketici talebindeki artış sırasıyla yüzde 38 ve yüzde 25 olmuş 2011 yılının ilk yarısında. Bir hatırlatma. Hindistan'dan gelecek altın talebi şu an ki momentumunu koruyacak çok büyük olasılıkla. Çünkü, Hindistan'da 25 yaş altı nüfus fazla. Bu yüzden önümüzdeki birkaç yıl içinde yaklaşık 150 milyon adet düğün bekleniyormuş.
VIST olarak tanımlanan Vietnam, Endonezya, Güney Kore ve Tayland'da da altın talebi hızlanıyor. Özellikle bu ülkelerin merkez bankaları rezervlerinde daha fazla altına yer vermeye başladı. Dört ülke merkez bankasının altın talebi bu yıl içinde yüzde 28 yükselmiş.
SPEKÜLASYON FAKTÖRÜ
Batıyı sorarsanız? Kalan kısım orada. Ama o coğrafyanın bu oyundaki rolü spekülatif işlemler. Vadeli işlem sözleşmeleri ile iniş ya da çıkışı üzerine bahis oynuyorlar açıkçası. Üstelik, kaldıraç etkisini kullanarak. Yani, 10 dolar ile 100 dolarlık altın pozisyonu alabiliyorlar. Altın vadeli işlemlerinin derin olduğu New York COMEX'de baz riskinin yükselmesine bağlı olarak teminatlar artırıldı. Böylece, spekülatif işlemler biraz hız kesmiş görünüyor birkaç gündür.
Sadede geleyim. Bundan sonra ne olacak altın fiyatları?
Altın fiyatlarındaki yükseliş tamamen talep faktöründen kaynaklanıyor. Yani, altın arzında bir sorun yok. Üstelik altın üreticisi firmalar ve rafineriler bu yıl altın arzını yükseltmiş. 2011'in ilk yarısında arz yüzde 4 artmış. Tabi, bu fiyatlar yakalanmışken ne kadar arz ederlerse o kadar kazanacaklar. İş yine talep cephesine kalıyor. Talep devam ederse altın fiyatları da yukarı yönlü hareketini sürdürecek. Küresel belirsizlik kısa süre içinde yakamızı bırakmayacağı için olasılık da artıyor. Bu arada gerçekleşme olasılığı çok düşük de olsa şu senaryoyu da atlamayalım. Eğer FED likidite enjekte ederse o zaman borsa cazip hale gelir altın ikinci plana geriler.
Sözün özü, küresel ekonomik koşullar altın fiyatlarının yükselmesini destekliyor.
