Euro Bölgesi'nde, deyim yerinde ise ayakta kalan birkaç ülkeden birisi olan Almanya'da da ekonomik açıdan işler pek iyi gitmiyor. Son açıklanan veriler büyüme hızının yeniden gerilemeye başladığını gösteriyor. Bu gelişmeye paralel olarak işsizlik rakamı da yükseliyor doğal olarak.
"Euro Bölgesi'nin, hatta Avrupa'nın amiral gemisi gerçekten zor durumda mı" sorusuna yanıt arayalım, sonrasında Almanya'daki sorunların diğer ülkeleri etkileme olasılığını değerlendirelim...
Son cümleyi ilk cümle olarak yazayım; Evet Almanya'da ekonomik sorunlar var ama abartılacak kadar büyük boyutta olmadığını ya da şöyle ifade edelim, kısa veya orta vadede bir İtalya'nın, bir İspanya'nın bulunduğu noktaya kesinlikle gelmeme olasılığının çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü Almanya birkaç kez dibe vurmuş ama hızla eski konumuna dönmüş güçlü sanayileşmiş ekonomiye sahip bir ülke.
Küresel düzeyde birinci ligde yer alan yaklaşık 30 şirketi var, Braun, Siemens, Volkswagen ve Dailer gibi... Özellikle, işleme sanayisi, makine, aramal üretimi, enerji ve nano alanlarında lider konumda. Cluster olarak tanımladığımız, şirket kümeleri şeklinde yapılandırmış sanayi şirketlerinin Almanya ekonomisi üzerindeki ağırlığı yüzde 40'lara ulaşıyor. Üstelik 5 milyonun üzerinde istihdam yaratabiliyor. Sadece, otomotiv, elektroteknik makineler ve kimya sanayiinde yapılan üretimden yıllık 1 trilyon dolar civarında ciro yaratabiliyor. Şu katma değere bakar mısınız?
İHRACAT FAKTÖRÜ
Almanya ekonomisinin diğer dikkat çeken güçlü halkası ise net ihracatçı olması. 225 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi geçen sene. Dış ticaret fazlası yüksek olduğundan cari açık sorunu da yok Almanya'nın. Bırakın açığı 2011'deki cari fazlası milli gelirinin yüzde 5.2'sine ulaşmış.
Alman ekonomisini bu kadar methetmek yeterli sanırım. Gelelim zayıf halkalarına...
Almanya ekonomisi, kendi coğrafyasındaki ülkeler gibi büyüyememe sorunu yaşıyor. Geçen yılın son çeyreğinde yüzde 0.2 küçülmüştü. 2012'nin ilk çeyreğinde yeniden pozitif büyümeye dönebildi. Büyüme hızı yüzde 1.7.
Ancak, büyümenin öncü göstergeleri ikinci çeyrek rakamının yeniden küçülmeye geçme olasılığının yükseldiğine işaret ediyor. Örneğin, PMI endeksi (tam tercümesi böyle olmuyor ama satın alma endeksi diyebiliriz) son 37 ayın en düşük seviyesini gördü bu ay.
Moody's de Almanya ekonomisinin risklerini göz önünde bulundurarak uzun vadeli kredi görünümünü negatife çevirdi, diğer AAA notuna sahip Hollanda ve Lüksemburg ile beraber. Moody's in Almanya için öne sürdüğü gerekçelerin başında Euro Bölgesi'ni kurtarmak için alınan önlemlere ortak olması, bu yüzden belli riskleri de üstlenmesi. Yani, elini ağır taşın altına koyarsan ben de notunu düşürürüm mesajı verdi Moody's.
ETKİSİ NE OLUR?
Son olarak, Almanya ekonomisindeki risklerin diğer ülkeleri etkileme gücünü değerlendirelim.
Henüz ortada küresel ekonomiyi ve küresel piyasaları olumsuz etkileyecek bir gelişme görünmüyor Almanya'da. Ancak, Merkel elini taşın altına daha fazla koymaya başlarsa işte o zaman hem Almanya'daki sorunlar derinleşir ve sorunlu ülkeler listesine girmeye hak kazanır hem de küresel piyasaları derinden etkiler. Geçen hafta içinde, Merkel Euro Bölgesi'nde ortak banka otoritesinin kurulmasına olumlu baktıklarını açıkladı. Hemen, Alman iktisatçıların bazılarından ciddi tepkiler geldi Merkel'e. "Siz ne yapıyorsunuz, Euro Bölgesi'ndeki bankaların borçları kamu borçlarının üç katından fazla" tepkisi geldi.
Zaten, son yapılan anketlerden, Almanya'nın euroyu kurtarmak için daha fazla çaba göstermemesi yönünde sonuçlar çıkıyor. Alman vatandaşlar vergilerinin Yunanistan ve İspanya'yı kurtarmakta kullanılmasına sıcak bakmıyorlar.
Sonuç olarak, Merkel yardım dozunu abartmazsa Almanya ekonomisi kendini idare eder.
