Öyle ilginç veriler geliyor ki, kendimizi "Bu mu ekonomiyi soğutmak" demekten alamıyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu, ekonominin lokomotifleri olan konut ve otomobil satışlarına yönelik 2012 yılına ait rakamları açıkladı. Biliyorsunuz, 2011 yılındaki rekor büyüme sonrası Merkez Bankası frene basmış ve büyüme hızını baskılamıştı. Tabii, konut sektörünün canlı olması sevindirici, ancak otomobil için aynı tespiti yapmak mümkün değil.
Konut verileri ile başlayalım...
Geçen yılın son çeyreğinde üçüncü çeyreğe göre yüzde 21.5, 2011'in aynı dönemine göre de konut satışları yüzde 5.8 oranında artış göstermiş. İlginçtir, en yüksek satış İzmir'de gerçekleşmiş. Eminim İzmir dışından da konut alımı yapılmıştır. Bu da Türkiye genelinde İzmir'in "En fazla yaşanmak istenen il" olduğunun kanıtı kuşkusuz. Boşuna "Güzel İzmir" denmiyor... Satışların gerilediği illerin başında ise Kırıkkale, Aksaray ve Niğde gelmiş.
ZAYIF ALTERNATİFLER
Konut sektöründeki satışların, deyim yerinde ise fırlamasının birkaç nedeni var. Birincisi, mortgage kredileri sayesinde "Kira ödeyeceğime kendi evimi alır onun taksitlerini öderim" düşüncesi. Aynen mortgage kredileri reklam repliği gibi. İkincisi ki, bu faktör konjonktürel olarak karşımıza çıkıyor zaman zaman, alternatif yatırım araçlarının getirilerinin özellikle de reel getirilerinin çok düşmesi. Daha doğrusu, risk sevmeyen yatırımcıların bankalardaki tasarruflarının enflasyon karşısında gerilemesi. Zaten geçen haftaki yazımda, finansal yatırım araçlarının enflasyon arındırıldıktan sonraki reel getirilerini ele almış, hisse senedi dışındaki araçların negatif getiride kaldıklarını ortaya koymuştum. Yeri gelmişken, fırsat yakalayanların mütevazi konut almalarının çok doğru bir seçenek olduğunu düşünüyorum.
Konut satışlarındaki furya doğal olarak konut kredilerinin yükselmesine neden oluyor. Şubat ayı itibariyle konut kredileri 88.4 milyar TL'ye çıktı. Böylece, 197.6 milyar TL toplam tüketici kredileri içindeki payı yüzde 40'lara ulaşmış oldu.
Gelelim otomobil satışlarına...
Geçen yıl yaklaşık 944 bin aracın katılmasıyla, toplam trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtları 17 milyon adeti biraz aşmış. Gerçekten inanılır gibi değil. 4.4 kişiye bir araç... Gelir dağılımındaki çarpıklık, kişi başına düşen milli gelirin düzeyi, bazı demografik özellikler, kırsal kesimin payı gibi unsurları göz önünde bulundurduğumuzda şuan trafikteki araç sayısının oldukça yüksek olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Rekor ABD'de. Toplam 243 milyon araç ve 1.3 kişiye 1 araç ile... Çin, refah düzeyini artırdıkça listedeki yerini de yukarı çıkarıyor. En kötü durumda Nijerya var 22 kişiye 1 araç ile. TÜİK, satılan araçların markalarını da açıklamış. Marka vermeyelim ama yıl sonunda trafiğe çıkan yeni araçların yarısından fazlasının ithal olduğunun altını çizelim.
AKILLI EV
Dünyada benzini en pahalı kullanan ülkede araç satışları hız kesmeden artabiliyor. Üstelik, kredilerde Merkez Bankası'nın sıkılaştırıcı önlem almasına karşın. Sonra tasarruf seviyesinin yetersizliğinden yakınıyoruz. 2008'de yüzde 16.8 olan oran yüksek büyüme, tabii yurtiçi tüketim odaklı, sayesinde yüzde 12'lere kadar geriledi. Çin'deki oranı sorarsanız yanıt biraz şaşırtıcı; yüzde 53. Tamam orası Çin, dünyanın fazla büyüyen ülkesi diyorsanız, son yıllarda krizle boğuşan ülkelerdeki oranları vereyim resmi net görmeniz açısından... İspanya'da 18.6, İtalya'da 16.3 ve Yunanistan'da 12.7.
Gelişmekte olan ülkeler, bir daha belki 50 yıl sonra görebileceğimiz uluslararası uygun konjonktürden ve yoğun yabancı sermaye akımlarından üretim merkezlerini, fabrikalarını mantar gibi coğrafyalarında yayarak kullanırken, Türkiye, son 10 yılda pastadan aldığı 200 milyar doların üzerindeki kaynağı saçtan otomobillere, tuğladan binalara, plazalara, rezidanslara ve akıllı evlere yöneltmeyi tercih etmiş.
