Merkezi yönetim brüt borç stoku yarım trilyon TL'yi aştı Nisan ayı itibariyle. Hep gelir kısmına baktığımızdan madalyonun diğer yüzünü ihmal ediyorduk. Hazine yayımladığı veri ile ne kadar borcumuz olduğunu hatırlattı bize. Rakam biraz büyük görünse de milli gelire oranladığımızda makul seviyelerde, özellikle Maastricht kriterlerine göre göreceli olarak iyi olduğunu söyleyebiliriz. Kamu kesiminde durum fena görünmüyor ama özel kesimi de toplama dahil ettiğimizde gelirle beraber borçların da son yıllarda iyi yol kat ettiğini net bir şekilde görebiliyoruz.
Hazine tarafından açıklanan 540.4 milyar TL borcun 146.8 milyar TL'sine denk gelen kısmı döviz cinsinden, kalan 393.6 milyarı ise TL cinsinden borçlar. 2001 krizinden bu yana kamu genellikle iç borçlanmayı tercih ederken, özel kesim maliyet farkını gözeterek döviz cinsinden borçlanmayı yeğledi. Başta FED olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankalarının sıfıra yakın faiz politikaları yüzünden sadece Türkiye değil, birçok gelişmekte olan ülke özel kesimi böyle bir tercih yaptı.
İLGİNÇ BULGULAR
Dünya Bankası verilerine göre 2012 yılı sonu itibariyle gelişmekte olan ülkelerin toplam dış borç stokları 4.9 trilyon dolara ulaşıyor. Bunun yüzde 26'sı kısa vadeli borçlardan oluşuyor, kalan ise orta ve uzun vadeye yayılıyor. Dışarıdan borçlanma 2011 yılında gerilemiş, diğer yıllarda kesintisiz yukarı doğru gitmiş.
Dünya Bankası'nın raporunda dikkat çeken ilginç birkaç tespit de şöyle;
Yüksek gelir düzeyine sahip ülkeler düşük gelirli ülkelere göre daha fazla dış borca sahip. G-7 ülkelerinin dış borçlarının GSYH'ya oranı yüzde 126 düzeyine ulaşırken, gelişmekte olan ilk 10 ülkede bu oran yüzde 19'a kadar geriliyor. Türkiye'nin dış borç stok oranı, geçen yılın GSYH'sının 1.416 trilyon TL aldığımızda ve 336.9 milyar doları 1.70 kurundan TL'ye çevirdiğimizde yüzde 40'lar seviyesine ulaşıyor. Yani, ilk 10 gelişmekte olan ülke ortalamasını ikiye katlıyor dış borçlarımız. Diğer bir çarpıcı bulgu ise 17 Euro Bölgesi ülkelerinin borçlanma oranının yüzde 76 gibi oldukça yüksek bir seviyede bulunması.
Türkiye'nin kredi notunu yeni yükselten Moody's Türkiye'nin kısa vadeli dış borç stokunu çok dert etmişti Ocak ayı sonunda yaptığı telekonferans görüşmesinde. Hatta, web sitesinden "yatırım yapılabilir nota doğru giden Türkiye" görüşülecek duyurusu yapıp, not artırım beklentilerini yükseltmiş, sonra da kusura bakmayın hem kısa vadeli dış borçlarınız yüksek hem de Merkez Bankası rezervleri çok yeterli değil açıklaması yapmıştı. Geçen hafta gelen not artırımında nedendir bilinmez eser yoktu dış borçlardan.
ÖZEL KESİM AĞIRLIKTA
Moody's'in önce dert ettiği sonra göz ardı ettiği kısa vadeli dış borçlarımız bir önceki çeyreğe göre bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 15 yükselmiş. 100.8 milyar dolar olan kısa vadeli borçlar Ocak Mart döneminde 115 milyar dolara çıkmış. Bunun yüzde 67.1'ine denk gelen 226 milyar doları özel kesime ait. Özel kesim içinde de finans dışı kesim bir adım öne çıkıyor, ardından bankacılık kesimi geliyor. Kamu genellikle iç borç yaptığı için buradaki payı da oldukça düşük; 103.1 milyar dolar.
İç ve dış borç kamu stoku 540 milyar TL. Milli gelirin yaklaşık yüzde 36'sı. Bu gerçekten rahatlıkla çevrilebilecek bir oran. Kısacası bir sorun görünmüyor. Ancak, özel kesim borçlarının hacmi, özellikle büyük kısmının döviz cinsinden olması ve açık pozisyonda olması göz ardı edilemeyecek bir sorun. Şunu da ekleyelim... Bankacılık kesimi tarafından getirilen dış borçların büyük kısmı kredi yoluyla bireylere devrediliyor. Ucuz sendikasyon kredisi gelip vatandaşa tüketici, konut ya da otomobil kredisi yoluyla yansıyor.
Sözün özü, gelir artıyor ama diğer taraftan da borçlar da artıyor. 2023'de 25 bin dolar gelir hedefi tek başına ilerlemiyor... Kişi başına düşen borçlar da yakın takipte... Tabii, gelir kısmı daha parlak göründüğü için madalyon çevrilip diğer yüze bakmak istemiyor kimse...
