Nedense hep borsadaki iniş çıkışlarla uğraşıyoruz, borsa düşünce kötümserliğe kapılıyoruz. Oysa son aylardaki piyasa hareketlerinde en düşündürücü gelişme faizlerde direnç oluşması ve bir türlü yüzde 7.5'ların altında inmemesi. Üstelik yüzde 4.90'lardan 8'in üzerine çıkması için sadece birkaç hafta yetti faizlere. Yani, kısa sürede ikiye katladı neredeyse. Dolarda da, daha doğrusu kurlarda da benzer tıkanmayı izliyoruz. Dolar bir çıktı 1.90'ın altına inmek bilmiyor o kadar müdahaleye rağmen...
Borsayı bir kenara bırakalım, iner de çıkar da... Ancak, faiz ve kurların ekonomiye olumsuz yansımasını göz ardı etmemeliyiz, geçici bir piyasa hareketi düşüncesi ile basite indirgeyemeyiz.
CİDDİ MÜDAHALE
Merkez Bankası başlarda soğukkanlı davranarak piyasalara psikolojik mesaj vermeyi tercih etti. "Bakın paniklemiyorum, siz de paniklemeyim, benim otomatik kur ayar mekanizmam, rezerv opsiyon mekanizması yeterli olur" demeye çalıştı. Süreç uzayınca "cool" duruşunu bozmayarak döviz satışları ile kurların yukarı yönlü hareketlerini sınırlamak istedi. Yine yetersiz kalınca ihale sayısını 5'e çıkardı. Günlük 250 milyon dolar sattı. Olmadı... İhale miktarını 250 milyonlara çıkardı. Olmadı, olmadı... Bu Pazartesi bakın ne yaptı? Önce güne 250 milyon dolarlık 4 ihale ile başladı, öğleden sonra ise 2 kez 500 milyon dolar satış yaptı ateşi düşürmek için. Az biraz kıpırdandı dolar ve 1.94'ün az altına bi'zahmet indi. Bir kez daha kıpırdanmaya başlayınca gün sonuna doğru bir 250 milyon dolar daha verdi piyasaya. Böylece toplam müdahale miktarı 2 milyar 250 milyon dolara kadar çıktı.
İlginç olan, bu kadar satış için iki kat talep gelmesi. Dolar serüvenin başladığı yaklaşık 1 ay içinde Merkez Bankası'nın yaptığı döviz ihaleleri de 4 milyar 900 milyon dolara, yani 5 milyar dolar sınırına dayandı.
Hani doktor kalbi duran hastası için, "Elektroşok cihazını 100 vatta ayarlayın" der, sonra 200, 300'e artırır ya, işte Merkez Bankası da aynı şekilde bu aralar doları geri döndürmeye çalışıyor. Dönmeyince alım ihalelerini kademe kademe artırıyor. Bakalım başarabilecek mi? Kurların yükselmesinin nedenlerine birkaç yazıdır değinmeye çalışıyorum.
Birincisi, FED'in büyük olasılıkla Eylül ayı itibarıyla üçüncü parasal genişleme çerçevesinde aldığı toplam 85 milyar dolarlık menkul kıymet alımını aşağı doğru revize edecek olması. Bu bağlamda yabancı sermaye gelişmekte olan piyasalardan ayrılma zamanı geldi algısını oluşturmaya başladılar beyinlerinde.
İkincisi, Türkiye ekonomisinde bozulmalar var. Enflasyon ciddi artış trendine girdi. İhracat büyümeye katkı kapacak boyutta yükselemiyor. İhracat artışının zayıf kalması bir taraftan iç talep için kredi hacminin artmasına diğer taraftan cari açığın yukarı yönlü baskı altına girmesine neden oluyor.
DEVAM EDER Mİ?
Kritik sorumuz şu; Merkez Bankası kurları dizginlemekte başarılı olabilir mi? Aksi takdirde dolar 2'lere doğru yol almaya devam eder mi?
Dile kolay yaklaşık 1 ay gibi kısa sürede 4.9 milyar dolar satış yapıyor Merkez Bankası ama nafile. Satışın oldukça üzerinde döviz talebi ile karşı karşıya. Perşembe günü FED Başkanı Bernanke piyasaların içini rahatlatacak bir açıklama yapmaz ise kur ateşi sönmeyecek. Dolayısıyla, Merkez Bankası da kur baskısı karşısında doğrudan müdahaleye kadar kurları baskılama çabalarını sürdürecek. Ancak, sadece döviz satışı yeterli kalmayabilir kuru baskılamada. Daha açık olayım... Merkez Bankası, TL faiz oranlarını kullanmak zorunda kalabilir. Daha açık bir ifade ile politika faiz oranını ve faiz koridorunu yukarı çekip bankaların fonlama maliyetini artırabilir.
Sözün özü, kurların döviz satışı yetmezse TL faizleri ile yani öyle ya da böyle bir şekilde dizginlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde enflasyon baskı altına girecek.
ANAFİKİR: Kurların ateşi Merkez Bankası'nın dolar satışı ile sönmeyebilir. Bu durumda TL faiz oranlarına başvurmak zorunda kalabilir Merkez.
