Piyasaların yeniden dengeye gelememesi gözlerin bir kez daha Merkez Bankası'na çevrilmesine neden oluyor. 20 Ağustos tarihinde Para Politikası Kurulu olağan toplantısını yapacak. Bir sonraki 17 Eylül ile beraber her iki toplantının kritik önemi var. Çünkü FED Ağustos ayında üçüncü parasal genişleme programının devamlılığı ile ilgili sinyaller verecek ve Eylül'de de kararını açıklayacak. İşte bu yüzden Merkez Bankası'nın para politikaları duruşu hayati önem taşıyor.
Öncelikle Merkez Bankası'nın faiz kararını etkileyecek faktörlerin şuan bulunduğu noktayı değerlendirelim, ardından FED ile ilişkilendirmeye çalışalım...
Merkez Bankası'nın faiz kararlarında göz önünde bulundurduğu faktörlerin başında enflasyon geliyor. Nisan ayından bu yana çıkış yapan enflasyon bu ay da gündeminde olacak Merkez Bankası'nın. Beklentilerin oldukça üzerinde bir seyir izleyen enflasyon bu aydan itibaren düşüş eğilimine girecek. Tabii Merkez Bankası'na göre. Neden derseniz? Şöyle açıklıyor nedenini; "Enflasyonun yükselmesinde birden fazla unsur etkili oluyor. İşlenmemiş gıda grubundaki fiyat artışı, petrol fiyatlarındaki oynaklık ve kurların yükselmesi enflasyonu ivmelendirdi. Ancak, bunlar geçici unsurlar olduğundan enflasyon Ağustos ayından itibaren düşüşe geçecek. Gerçekten Merkez Bankası öngörüsünü tutturur ve enflasyon düşüşe geçerse bu ay hatta Eylül ayında faiz artırımı gelmeyebilir.
HANGİ UNSURLAR?
Ancak, denklemde sadece enflasyon olmadığı için Merkez Bankası'nın faiz kararını etkileyecek diğer faktörleri de değerlendirmemiz gerekiyor.
Yurtiçi nihai talep düzeyi, kredi artış oranı, net ihracatın büyümeye katkısı, cari işlemler açığının düzeyi ve aslan payı sahibi olan sermaye akımları Merkez Bankası'nın listesindeki unsurlar.
Yurtiçi nihai talep düzeyi geçen yıl ve bu yılın ilk çeyreğinde ılımlı bir seyir izliyordu. Tamamen iç ve dış talep dengelemesini sağlamak amacıyla 2012 yılında Merkez Bankası iç talebi soğutmaya çalışmıştı. Öyle soğutmuş ki, iç talep yeni yeni toparlıyor. Dolayısıyla, iç talep bulunduğu seviye itibarıyla faiz ayarlaması gerektirmiyor.
Gelelim en kritik unsura...
Yabancı sermaye akımları faiz koridorunun belirlenmesinde hayati rol üstleniyor. Enflasyon sorun yaratmadığı için son yıllarda Merkez Bankası büyük oranda sermaye giriş ve çıkışlarını dikkate alarak kendine esnek bir alan yaratmaya çalışıyor. Geçen ay 75 baz puan borç verme faiz oranını artırarak gerektiğinde yabancı sermayenin risk iştahını yükseltmek gerektiğinde de iştahını kapatmak için gerekli zemini oluşturmuştu.
YABANCI SERMAYE
Kritik sorumuz şu; 17 Ağustos'ta faiz artırımına gider mi Merkez Bankası?
Politika faiz oranını yüzde 4.50'de, faiz koridorunun alt bandını yüzde 3.50 seviyesinde tutmaya devam edecek. Bunda şüphe yok. Ancak, faiz koridorunun üst bandının 50 ya da 75 baz puan artırım olasılığı var. Dün açıklanan ödemeler dengesi verilerine göre cari açık Haziran ayında 4 milyar 445 milyon dolara geriledi. İlk yarı yıl sonunda ise toplamda 35.920 milyar dolar oldu.
Merkez Bankası'nın faiz kararlarını etkileyen unsurları yan yana getirdiğimizde büyük olasılıkla bu ay faiz artırımı yapmamaya çalışacak Merkez Bankası. Eğer FED 85 milyar dolarlık tahvil alımında indirime gitme sinyali verir ve bu yüzden yabancı sermaye çıkışı olursa mecburen koridoru biraz daha genişletmek zorunda kalacak. Sözün özü, davul Merkez Bankası'nın boynunda asılı ama tokmak yabancı sermayenin elinde.
