Türkiye ekonomisinin zayıf halkalarından birisi olan cari açık Ocak ayında 4.877 milyar dolara inerek geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15'in üzerinde gerilemiş oldu. Henüz elimizde yılın tek aylık verisi olduğu için henüz cari açıkta düzelme var diyemeyiz. Çünkü Ocak ayı rakamı dahil cari açığı milli gelire oranladığımızda yüzde 7'lerin biraz altında kalıyor.
Öncelikle cari açıktaki kısmi düşüşün kaynağına bakalım sonrasında devamlılığını sorgulamaya çalışalım...
Merkez Bankası tarafından açıklanan "Ödemeler Dengesi" verilerine göre cari açıktaki gerileme birkaç nedene dayanıyor. Birincisi, ithalattaki artış sınırlı kalırken ihracatta 1 milyar dolar civarında artış gerçekleşmiş yılın ilk ayında. Bu sonuçla mal dengesi yani dış ticaret açığı 5.838 milyar dolardan 4.895 milyar dolara çekilmiş.
DIŞ TALEP ETKİSİ
Bu rakamlardan şu tespiti yapabiliriz. Bu yıl dış talep tam anlamıyla devreye girmiş. Eğer, Merkez Bankası tarafından baskılanan ve devre dışı kalan iç talebe bir de zayıf ihracat eşlik etseydi bırakın düşük büyümeyi, küçülme bile gelebilir bu yıl. Bir çıkarım daha yapabiliriz dış ticaret rakamlarından; yüzde 4'e ulaşmayan büyüme hızı ile idare ettiğimiz 2013 yılında ithalat üretimin düşmesine bağlı olarak aslında yeterince gerilememiş. İthalatta aslan payı aramallarda yüzde 70'ler ile. Sonra yüzde 15 ile yatırım malları geliyor. İmalat sanayinin ithalata bağımlılığı ne yazık ki devam ediyor.
Cari açığın gerilemesinin ikinci dayanağı ise hizmetler dengesindeki pozitif etki. Turizm, yurt dışı müteahhitlik hizmetleri ve mali hizmetlerden olaşan hizmetler fazlası dış ticaret açığının olumsuz etkisini biraz azaltıyor. Geçen yılın aynı dönemine göre hizmetler dengesinde yaklaşık 1 milyar dolar gibi bir katkı gelmiş cari açığa Ocak ayında.
Cari açığın düşmesi yabancı sermaye bağımlılığı açısından kritik önem taşıyor. Çünkü, cari açığın finansmanı yüzde 80 sıcak para ve kalanı da doğrudan yabancı sermaye ile yapılıyor. Bağımlılık arttığında sıcak paranın risk iştahının korunması için faiz oranları yüksek seviyelerde tutulması gerekebiliyor. Merkez Bankası'nın olağanüstü toplantı yaparak faizleri 500 baz puan civarında yükseltmesi bu gerçeği net bir şekilde kanıtlamıştı.
YIL SONUNDA NE OLUR?
Kritik sorumuza gelelim; Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı olan ve yabancı yatırımcıların, hatta derecelendirme kuruluşlarının yakından takip ettikleri cari açıktaki düzelme sene sonuna kadar devam eder mi?
Neden bu soruyu sorma ihtiyacı duyuyoruz? Zira, büyüme hızı ile cari açık yüksek korelasyona sahipler. Yani, büyüme oranı arttığında daha fazla üretim yapıldığından ithalat paralel olarak yükseliyor. Enerjide dışa bağımlı olduğumuz gibi, bazı mallarda ithalat avantajı yerli aramal kullanımını dışlıyor. Sonuçta, iç ve dış talebi karşılamak için yapılan üretimde ithal girdi kullanılıyor ve aynı zamanda iç talebin bir kısmı ithal ürünlere gidiyor.
Bu yıl ithalat cephesinde bir fark olacak... 2013 yılında yaptığımız 300 ton altın ithalatını belirgin bir şekilde aşağı çekeceğiz. Nedeni malum... ABD'nin uyarıları. Büyüme hızı da geçen sene ile aynı seviyelerde kalırsa ya da OECD ve S&P gibi kuruluşları tahmini paralelinde yüzde 3'lerin altında kalırsa cari açık yılı oran olarak yüzde 5'lerde kapatabilir. Bir de AB ülkelerinin toparlanmaları ile ihracatımıza yapacakları olumlu katkıyı da eklersek tezimizi daha sağlamlaştırmış oluruz.
Sözün özü, cari açık bu yıla gerileyerek başladı. Büyük olasılıkla da devamını getirecek gibi görünüyor.
