Geçen ay olağanüstü toplantı ile faizleri ciddi oranda yükseltmek zorunda kalan Merkez Bankası makul seviyelerde olduğu için bir süredir göz ardı ettiği enflasyon faktörünü yine gündeminin ilk sırasına koydu. Daha doğrusu koymak zorunda kaldı. Enflasyon son aylardaki yükselişini Şubat ayında da sürdürdü. Gerçi, enflasyondaki yukarı yönlü tırmanış sürpriz değil, aksine Merkez Bankası'nın beklentileriyle uyumlu. Üç temel gerekçe neden oluyor enflasyonun artışında. Birincisi, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisi, ikincisi vergi ayarlamaları ve üçüncü, döviz kuru hareketlerinin bazı emtia fiyatları üzerindeki gecikmeli yansıması. Merkez Bankası söz konusu bu unsurların geçici olduğunu düşündüğünden enflasyonun orta vadede yeniden makul seviyelere ineceği ve hedefleriyle uyumlu bir seyir izleyeceği öngörüsü yapıyor.
Şubat ayında tüketici enflasyonun göstergesi olan TÜFE yüzde 0.43 oranında arttı. Böylece Şubat ayı itibarıyla yıllık TÜFE 6 ayın en yüksek seviyesi olan yüzde 7.89 seviyesine ulaştı. Yurtiçi ÜFE de durum daha da kötü. Maliyet enflasyonu göstergesi Yi-ÜFE Şubat ayında yüzde 1.38 oranında bir artış söz konusu. Yıllık bazda ÜFE yüzde 12.40'a kadar yükselmiş durumda ne yazık ki. Geçen yılın aynı döneminde iki gösterge bakın şu seviyelerde idi... TÜFE 2013 Şubatta yüzde 7.03'de, ÜFE ise 1.84'de. Şöyle okuyalım ÜFE'yi; maliyetler geçen yılın aynı dönemi itibarıyla yıllık yüzde 1.84 kadar ılımlı artarken bu yıl aynı malların elde edilmesindeki maliyetlerde yüzde 12'lerde yükselme olmuş.
MADALYONUN DİĞER YÜZÜ
Enflasyon bir yerde cepteki paranın aşınması anlamına geliyor. Enflasyon yükselirken ya da alım gücü gerilerken gelirlerde paralel artış oluyor mu? Hemen tabi ki oluyor diyebilirsiniz maaşlara TÜFE oranında artış yapıldığı için. Doğrudur... Ama bir şartla, TÜFE'nin hesaplanması için oluşturulan sepetin, ağırlık katsayılarının ve gelirden aldığı pay oranının gerçekçi belirlenmesi koşuluyla... Zaten gelir artışlarının alım gücündeki kaybı karşılamadığını artan tüketici kredileri ve kredi kartı kullanımlarından rahatlıkla teyit edebiliyoruz. Sonra Merkez Bankası kredi hacmini kontrol altına almak için bir dizi önlem almak zorunda kalıyor.
Kritik soru şu: Yükselen enflasyon karşısında Merkez Bankası bir kez daha faizleri yükseltmek zorunda kalır mı?
Hayır... Böylesine yüksek bir faiz artışının hemen akabinde enflasyondaki az bir sıçrama karşısında böyle bir aksiyon alarak acele etmez Merkez Bankası. Daha açık bir ifade ile henüz fiyat istikrarında bozulma tehlikesi belirmedi. Bu yüzden bırakın faiz artırımını ek sıkılaştırma ya da istisnai gün uygulamasını bile fazla görecek bu aşamada. Kısacası şimdilik enflasyon oranı mevcut seviyesi ile faizleri tehdit edecek güçte görünmüyor. Ancak...
ASIL SORUN
Her ne kadar tehlike sinyali gerek TÜFE'den gerekse Yi-ÜFE'den gelmese de Merkez Bankası'nı kısmen kaygılandıracak Şubat verileri içindeki asıl sorun "çekirdek enflasyonda" beliriyor. Merkez Bankası faiz kararında baz aldığı "özel kapsamlı TÜFE H ve I gruplarındaki" hareketi de yakından takip ediyor. İşlenmemiş gıda, alkollü içeceklerin ve tütünün olmadığı TÜFE aylık yüzde 1.15 ve yıllık bazda yüzde 8.63'e tırmandı.
Her ne kadar özel kapsamlı TÜFE'den tehlike sinyalleri gelse de, Merkez Bankası artışın geçici olduğunu ya da olmadığını görmek için en az birkaç ay beklemeye geçecek ve enflasyon yüzünden faizleri yükseltmeyecek büyük olasılıkla.
Son olarak şu gerçeğin altını çizelim... Enflasyon faktörü reel faizi belirlediği için, enflasyondaki yükselme diğer faizler üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturur. Dolayısıyla, mevduat, kredi ve tahvil faiz oranları enflasyondan etkilenebilir. Tahvil faiz oranları ise küresel belirsizliğe bağlı sermaye hareketlerindeki dalgalanmalar sonucunda inip çıkabilir. Yani, yüzde 10-12 bandında zik-zak çizer.
