Geçtiğimiz günlerde dünyaca ünlü Avustralyalı Psikedelik Rock grubu Tame Impala'nın kurucusu ve beyni Kevin Parker bir röportajda, son albümlerinde Barış Manço ve eski Türk Psikedelik müziğinden etkilendiğini, Manço'nun melodik zenginliği ve deneysel yaklaşımının kendi üretim sürecine ilham verdiğini açıkladı.

Peki Türk Anadolu Rock'ından etkilenen, 60 ve 70'lerde altın çağını yaşayan, ve halen yeni temsilcileriyle dünyadaki birçok festivalde, müzik platformlarında kendine bir dinleyici kitlesi yaratan Anadolu Pop ve Türk Psikedelik müziğinin yolculuğu nasıldı? 1960'lı yıllar... Bir yanda köyden kente göç, bir yanda radyolardan yükselen Beatles ve Rolling Stones melodileri. O yıllarda gençler arasında bir ikilem vardı.
Modernleşmek mi yoksa gelenekten kopmamak mı?

Cem Karaca ve Selda Bağcan
KÖKLER TÜRKİYE'DEN
Bağlamayı elektro gitarla çalsak nasıl olurdu? İşte bu soru Türk Psikedelik Rock müziğinin doğum anıydı belki de. 60'ların ortalarında Erkin Koray, müzikte distortion ve delay efektlerini kullanmaya başlayan ilk Türk sanatçılardan biri oldu. Yani batılı ses üretip doğulu melodiler çalıyordu. Bu yeni tını hem yerel hem kozmikti. Barış Manço Belçika'dayken Les Mistigris grubuyla 66-67'den itibaren birçok Psikedelik Rock soundlu çalışmaları oldu, 45'likler piyasaya sürdü. Ritmik tekrarlar, yankılı vokaller, mistik sözler, uzayı çağrıştıran efektler. Hepsi dinleyiciyi bir çeşit trans haline sokuyordu.
Yani bu müziğin topraklarımızdaki yansıması kültürel ve ruhsal bir deneyim olarak ortaya çıktı. Hala bu kadar özgün ve evrensel olmasının sebebi de köklerinin Anadolu'da, ruhunun evrende olmasıydı.
Moğollar, Cem Karaca ve Selda Bağcan gibi sanatçılar da halk müziğini deneysel rock'la buluşturdu. Derdiyoklar, Silüetler, gibi gruplar o dönem bu tarzda harika eserler yayınladı. Sesiyle bir çağrı değil bir çığlık yaratan Selda Bağcan, dünyanın bambaşka yerlerindeki dinleyicilerin hayranlığını kazandı. Hollywood starı Elijah Wood, Türkiye konserine geldi, DJ kabininde şarkılarımızı çaldı. 80 darbesiyle özgür müziğin sesi kısılmıştı. Uzun bir sessizlik döneminden sonra, 2000'lerin başında Avrupa'daki müzik koleksiyoncuları ve DJ'ler eski Türk plaklarını keşfetti.
Berlin'de, Amsterdam'da, Londra'da bir anda Anadolu Psikedelik müziği yeniden konuşulmaya başlandı.
Sanatçılarımızın sesi festival sahnelerinde yankılandı, plakları yeniden basıldı, şarkıları elektronik setlerde çalmaya başladı. Günümüze doğru eski yıldızların açtığı yoldan yürüyen ama kendi çağının sesini de taşıyan yepyeni bir kuşak geldi. Baba Zula psikedelik halk müziğiyle içinden geldiği kültürden beslenirken, Gaye Su Akyol dünyanın bir çok yerinde konserlerine devam ediyor. Iggy Pop onun müziğiyle ilgili "Tükenmiş Batı'daki tüm popüler müziklerden çok daha müzikal ve tatmin edici" derken, Altın Gün, iki Türk'ü barındıran Hollanda çıkışlı bir grup olarak 70'ler Türk müziği ve türkülere aranjman yapıp festivalden festivale koşuyor.
