Dünya müzik sahnesinde garip bir dönemden geçiyoruz. Daha dün "Bu makineler bizim işimizi elimizden alır mı?" diye konuşurken, bugün yapay zekaların kurduğu ya da programların aranje ettiği müzik grupları konser duyuruları paylaşmaya başladı.
Türkiye'de de Nikbinler, Anatolian Psych Rock Lab, Celebre Band gibi örnekler çoğalıyor. Bunlarla birlikte ayrıca mevcut şarkıları yapay zeka ile cover'larını yapan bir çok kanal-müzisyen de türedi. Gerçek sanıp her gün dinleyenler bile var. Dinleyici sayıları kelebek etkisiyle büyürken tartışma ateşi de harlanıyor. Bir kesim, bu yapay müziğin "ruhsuz" olduğunda ısrarcı. Onlara göre iyi bir şarkı, yazanın yüreğindeki çatlaktan sızar; aşkla, acıyla, bir bardak çayın buharına karışan hayal kırıklığıyla yoğrulur. Tabii ki yapay zekanın kalp atışı yok; ürettikleri melodilerin ardında bir fısıltı, bir nefes, bir "ben buradayım" yok. Ayrıca kusursuza en yakın sonucu veriyor. Yani makineler mükemmelliği taklit edebilir, ama kusurun içindeki ruhu hissedemez.

Ve belki de geleceğin en değerli sanat eseri, "insanın kusurundaki güzelliği" taşıyan o el ve duyguyla, dokunulmuş şeyler olacak.
İnsan eliyle yapılmış her şey bir gün, tıpkı antika gibi, bir "ruhun izi" olarak hatırlanacak.

STERİL BİR MUTFAK
Diğer cephede ise oldukça pragmatik bir topluluk duruyor. "Zaten piyasayı otomatiğe bağlanmış sözler ve aynı kalıptan çıkmış melodiler doldurdu" diyorlar. "Madem öyle, bari işi yapay zeka düzgün yapsın." Yapay olmayan "Hav hav" gibi şarkılar dinlemekten iyidir. Hani bir noktada hak vermemek zor: Yapay zeka tertemiz prodüksiyonlar, kompozisyonlar çıkarıyor, trendleri anında yakalıyor, hata yapmıyor.
Sürpriz yok ama ses kayması da yok. Müzik dünyasının fastfood menüsünden çıkıp daha steril bir mutfağa geçmek gibi... Benim asıl ilgimi çeken, sahne meselesi. Çünkü konser dediğin yalnızca ses değildir; bir bakışın karşıya çarpması, sanatçının nefes alışındaki dalgalanma, seyircinin iç çekişiyle birleşen o görünmez elektrik... Bu bağı yapay olarak üretmek kolay değil. Ama kabul edelim, teknoloji buna da bir yol bulmaya hazırlanıyor.
Hologramlar, artırılmış gerçeklik şovları, sanal vokaller...

Robotlar ve dronelar ortak konserler verecek. Yeni bir performans türünün eşikte durduğu çok belli. Bütün bu hengamede bizi asıl meşgul eden soru şu: Müziğin ruhu mu önemlidir, yoksa kulağa hoş gelmesi mi? Belki de cevap, iki uçta değil, arada bir yerde saklıdır. İyi müzik, ister insan ister makine üretmiş olsun, yakalayabildiği duyguyla yaşar. Ama ben yine de gerçek bir nefesin titrediği anın çekiciliğini başka hiçbir şeye değişmem. O titreşimde insanın kalbine dokunan bir şey var. Yapay zeka onu simüle eder, yeniden üretir, ama birebir hissettirebilir mi? Gelişimi durmayan bir şey için erken konuşmamak lazım.
