Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'deki çarpık yapıya dikkat çekmek için her fırsatta söylediği "Dünya 5'ten büyüktür" sözünün ne kadar doğru olduğu dün görüldü. ABD'nin Kudüs'ü işgalci İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı dün Birleşmiş Milletler'de (BM) gerçekleşen oylama ile veto edildi. Dünya, ABD ve İsrail'in küstah tehditlerine boyun eğmedi ve eğmeyeceğini de gösterdi.
Bu karar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açık bir zaferidir. Erdoğan'ın mazlumların sesi olan bir dünya lideri olduğunun tescilidir. Bu kararın alınmasında Trump'un şantajına karşı açıkça meydan okuması ve dünya ülkelerine de bu şantaja boyun eğmemeleri çağrısında bulunmasının çok büyük bir etkisi olmuştur.
Kendini hala süper güç zanneden ABD, büyük bir mağlubiyet yaşadı. Tarihi bir kırılma yaşandı. Washington ve askeri olduğu İsrail'in dün BM'de yanında yer alan ülkelere baktığınızda sözde süper gücün nasıl bir mağlubiyet aldığı daha net görülüyor. ABD ve İsrail'in yanında adı sanı duyulmayan ve birçoğunu haritada gösteremeyeceğimiz Palau, Guatamala, Togo, Nauru, Honduras, Marshall Adaları, Mikronezya gibi ülkeler yer aldı. ABD, bu karardan sonra artık "ben bir süper gücüm" diye ortalarda dolaşmasın. Çünkü, dünya onun "Güçlüyüm, istediğimi yaparım" tafralarını alıp başına çaldı.
28 ŞUBAT ZULMÜ İÇİN ADALET VAKTİ
Türkiye, 28 Şubat sürecinde ağır bir zulüm yaşadı. Başörtülü genç kız ve kadınlar başta olmak üzere mütedeyyin birçok kişiye karşı "anormal" bir tavır sergilendi. Genç kızlar sırf başlarını örtüyor diye üniversite kapılarından sokulmadı. Bu genç kızların başörtülerini çıkarmaları için "ikna odaları" bile kuruldu. Başörtülü asker anneleri, vatan savunması için askere gönderdikleri yavrularının yemin törenlerine bile alınmadı ve kapıdan çevrildi. Bu milletin bağrından çıkmış Türk Ordusu'na ait birlik ve orduevlerine başörtülü asker annelerinin bile alınmaması, vicdanları kanattı. Mütedeyyin insanlar büyük sıkıntılar yaşadı. O tarihte irticayla mücadele görüntüsü altında aslında FETÖ'ye alan açıldığı yıllar sonra daha iyi anlaşıldı. Ancak, 2002 Kasım ayında yapılan seçimlerin ardından Türkiye'de yeni bir dönem başladı. Türkiye art arda atılan adımlarla normalleşti. Mütedeyyin insanlar üzerinde uygulanan baskı adım adım kaldırıldı. Türkiye normalleşirken elbette o zulüm süreciyle bir hesaplaşma da yaşanılması kaçınılmazdı. Nitekim, 28 Şubat döneminin kudretli paşaları hakkında dava açıldı. Dün bu davada mütalaasını sunan Savcı, aralarında dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir'in de bulunduğu 60 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Türkiye, artık o dönemin mağdurlarının ve hayatı baskılar nedeniyle kararan gençlerin yüreklerine su serpecek bir karar çıkmasını bekliyor.